🌠 S Harfi Ile Başlayan Dövmeler
v1or9r. ANLAMINI ÖĞRENMEK İSTEDİĞİNİZ DEYİMİNİN İLK HARFİNİ AŞAĞIDAKİ LİSTEDEN SEÇİNİZ! A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y ZS Harfi ile Başlayan DeyimlerSaati saatine uymamak Bir kimsenin durumu, huyu sık sık değişir olmak. “Ona güvenemem, çünkü saati saatine uymaz.”Sabaha çıkamamak Sabahtan önce ölmek, sabaha kadar yaşayamamak. “Hastanın durumu ağır, sabaha çıkacağını sanmıyorum.”Sabahı etmek veya bulmak Sabahlamak, bir sebeple sabaha kadar uyumamak, bir konu ile uğraşmak. “Köye varmamız sabahı bulacak.”Sabahın köründe Çok erken, ortalık henüz ağarmadan, sabahın en erken vaktinde. “Sabahın köründen beri yoldayız.”Sabır taşı Çok sabırlı kimse, türlü sıkıntılara katlanan. “Ben sabır taşı mıyım?”Sabrı taşmak Katlanamaz, dayanamaz, sabredemez olmak; tahammül gücü kalmamak. “Sabrımı taşırmadan çekip gidin buradan.”Saç ağartmak Bir işte uzun zaman çalışıp emek vermiş bitmedik yetim Doğalı çok olmamış, henüz yeni doğmuş çocuk yetim. “Bu parada, saçı bitmedik yetimlerin de hakkı vardır.”Saçına ak düşmek Yaşlanmak, ihtiyarlamaya başlamak. “Bizim de saçımıza ak düştü.”Saçına başına bakmadan İlerlemiş yaşına yakışmayacak biçimde davranan kimseler için başını yolmak 1. Birini çok fazla dövüp hırpalamak. 2. Çok üzülmek, üzüntüsünden dövünmek. “Sinirinden saçını başını yolmaya başladı.”Saçını süpürge etmek Kadın çok büyük istekle çalışıp hizmet etmek, özveri ile birileri uğrana çalışmak. “Sizi okutabilmek için saçımı süpürge ettim.”Saç saça baş başa Kadınlar kıyasıya kavgaya tutuşmak, birbirlerini hırpalayarak kapışıp sakal birbirlerine kırışmak Üstü başı perişan, uzun süre saç ve sakal tıraşı olmamış, kendine çeki düzen vermemiş olmak. “Onu, saç sakal birbirine karışmış görünce bayağı canım sıkıldı.”Safra bastırmak Açlığını yatıştırmak için az miktarda yemek sola bakmamak Ortalığı kollamak, çevresi ile ilgilenmemek. “Sağa sola bakmadan yürüyordu.”Sağ gözünü sol gözünden sakınmak Çok kıskanmak, üzerine sultan bile duydu İşitmedik kimse kalmadı, hemen herkes işitti, duymayan kalmadı. “Haklarında çıkan dedikoduyu sağır sultan bile duydu ama siz duymadınız öyle mi?”Sağı solu belli olmamak Bir durum karşısında nasıl davranacağı, ne tavır takınacağı belli olmamak. “Dikkatli olun, onun sağı solu belli olmaz.”Sağlam kazığa bağlamak Bir işin aksamadan yürümesini sağlayacak önlemleri alarak güvenilir bir duruma ayakkabı değil Doğruluğuna, namusluluğuna güvenilmez; kişiliği kuşku veren. “O mu? Hiç de sağlam ayakkabı değil.”Sağlık olsun “Bir zarara uğradık ama önemli değil, üzülmeye değmez, canımız sağ olsun, kapatırız” anlamında inek Kendisinden durmadan çıkar sağlanan, sömürülen, istismar edilen çıkmak 1. Birini ilgilenip korumak. 2. Bir şeyin kendisine ait olduğunu söylemek. “Şu kimsesize sahip çıkalım.”Sakalı ele vermek Başkasının sözünden çıkmayacak bir duruma düşmek, birinin idaresine gibi yapışmak Peşini bırakmamak, ayrılmamak, istediğini yaptırmaya çalışmak. “Sakız gibi yapıştı yakama, bırakmıyor ki gideyim!”Salkım saçak Dağınık, düzensiz bir durumda; parçası bir yana kalmak Bir çözüme bağlanamamak, nasıl olacağı bilinmeden öylece kalmak. “İşler sallantıda kaldı; bu, bizi biraz düşündürüyor.”Saltanat sürmek 1. Bolluk, verimlilik içinde yaşamak. 2. Hükümdarlık etmek. “Üzülme, saltanatı çok sürmeyecek.”Saman altından su yürütmek Hiç kimseye sezdirmeden iş çevirmek, ortalığı birbirine karıştırmak. “Saman altından su yürütenleri hiç sevmem.”Sarı çizmeli Mehmet Ağa Kim olduğu, nerede oturduğu bilinmeyen dolaş olmak Birbirine sarılıp kucaklaşmak, birbirini iyice kucaklamak. “Anne oğul sarmaş dolaş oldular meydanda.”Sarpa sarmak Bir iş, çözülmesi çok güç bir durum almak; zorluklar belirmek. “İşler iyice sarpa sardı, nasıl kurtulacağız bundan.”Satıp savmak Eldeki malı veya eşyaları yok pahasına satmak, ucuza satıp tüketmek. “Ne varsa satıp savacak, öyle gelecek.”Sayıp dökmek Ne var ne yok hepsini söylemek, arka arkaya sıralamak. “Ne sözler sayıp döktü ama kimse anlamadı.”Sebil etmek Bolca vermek, olmak Ayakta duramayacak hâle gelmek. “Adam bir vuruşta sedyelik oldu.”Seferber olmak Bir işe eldeki tüm imkânları kullanarak girişmek. “Yanan evi söndürmek için herkes seferber oldu.”Selamı sabahı kesmek Dostluğu, arkadaşlığı, ahbaplığı kesmek, her türlü ilişkiye son vermek; selamına bile karşılık vermemek. “Onunla selamı sabahı kesmişsin diyorlar, doğru mu?”Selâm verip borçlu çıkmak Küçük bir ilgi göstermek karşılığında hemen kendisine bir iş vermek 1. Yazılı, imzalı belge vermek. 2. “Bu işin böyle olduğuna inanmanı istiyorum” anlamında giderken ben geliyordum “Ben bu oyunları senden daha iyi bilirim, ben daha tecrübeliyim, beni aldatamazsın.” anlamında tatlı can da benim ki elinki patlıcan mı? “Senin canın kıymetli de benimki kıymetli değil mi?” anlamında benli olmak Çok samimi, içten, teklifsiz biçimde olmak.”O kadar senli benli olma yabancılarla.”Sen sağ ben selâmet İş sonuçlandı, artık yapacak bir şey kalmadı. “Nihayet bütün mallar satıldı, bundan sonra sen sağ ben selâmet.”Sepet havası çalmak Birini işten çıkarmak, yol vermek, yanından uzaklaştırmak. “Demek bize de sepet havası çalacakmış, görürüz bakalım!”Sere serpe Rahatça, sıkışık olmayarak, açılıp saçılarak, çekinmeden, serbestçe. “Yolda sere serpe yürürken korkunç bir ses duydum.”Sermayeyi kediye yüklemek Parasını yiyip bitirmek, işini ve parasını kaybetmek, batırmak. “Desene sermayeyi kediye yüklemişsin sen!”Ser verip sır vermemek Dürüst, güvenilir, ağzı sıkı olmak; ne kadar zorlanırsa zorlansın kimseye sırrını söylememek. “Bu ordunun ser verip sır vermeyen yiğitlere ihtiyacı vardır.”Ses çıkarmamak 1. İtiraz etmemek, hoş görerek karşı çıkmamak. 2. Hiç konuşmamak, susmak. “Kendisine söylenen o kötü sözlere nasıl ses çıkarmadı şaşıyorum.”Sesini kesmek 1. Söylemekte iken susmak, bir şey söylemez olmak. 2. Bir kişiyi söylerken susturmak, artık söyletmemek. “Şunun sesini kesin, yoksa çıldıracağım!”Ses seda çıkmamak 1. Hiçbir tepki görülmemek. 2. Haber çıkmamak. “Ses seda çıkmadı hiçbir komşudan.”Ses vermemek 1. Herhangi bir sesi çıkarmamak. 2. Bir çağrıya kulak vermemek. “Adam evdeydi ama hiç ses vermedi.”Seyirci kalmak Bir olay karşısında hiç tepki göstermemek, işe karışmamak. “Öğrencilerin birbirine girmesine polis seyirci kalamazdı.”Sıcağı sıcağına Hemen, olayın üzerinden fazla zaman geçmeden, unutulmadan. “Sıcağı sıcağına gidip onları barıştırmayı düşündü.”Sıcak kanlı Sevimli, cana yakın, sempatik. “Ne kadar sıcak kanlı bir çocuk.”Sıcak yüz göstermek Yakınlık göstererek karşılamak. “Biraz sıcak yüz gösterseydin günaha mı girerdin?”Sıdkı sıyrılmak Birinden soğumuş olmak, tiksinmek. “Bir kez sıdkım sıyrıldı o adamdan.”Sıfıra sıfır, elde var sıfır “Hiçbir şey elde edemedik, bütün çalışmalar boşa gitti” anlamında tüketmek 1. Elinde avucunda bir şey kalmamak, malı ve parayı bitirmek. 2. Gücü kalmamak. “Bu kadar düşüncesiz davranmasaydı sıfırı tüketmezdi.”Sık boğaz etmek Bir şey yaptırmak için birini zorlamak, baskı altına almak. “Tamam yapacağız, sık boğaz edip durmayın.”Sıkı durmak Güçlü, dayanıklı olmak; güçlü görünerek dikkatli bulunmak. “Sıkı dur, şut çekeceğim.”Sıkı fıkı Çok samimi, birbirine çok bağlı, içten ve teklifsiz. “Onlar kadar sıkı fıkı insan görmedim.”Sıkıntı basmak Çok daralmak, sıkılmak, can sıkıntısı duymak, ruhen boşlukta olmak. “Otobüste beni bir sıkıntı bastı, dokunsalar patlayacaktım hani!”Sıkıntı çekmek 1. Zorluk, darlık ya da yoksulluk içinde yaşamak. 2. Ruhen tedirginlik duymak. “Hiç sıkıntı çekmedim desem yalan olur.”Sıkıntıya gelememek Kendini dara düşürücü işlere dayanıklı olamamak, bu işleri yapma yeteneği tutmak Önem vermek. “İşleri sıkı tutmazsan böyle olur işte.”Sır küpü Çok şey bilen, çok şey bildiği hâlde kimseye olmak Aklın eremeyeceği biçimde ortadan kadem basmak Bir kimse ortalıktan yok olmak. “Sırra kadem bastı adam!”Sırım gibi İnce yapılı olmasına mukabil güçlü, dayanıklı. “Sırım gibi delikanlı olmuş.”Sırtı kaşınmak Söz ve davranışları ile dayak yemeyi hak etmiş geçinmek Asalak yaşamak, birinin kesesinden sağlamak. “Yeter artık onun bunun sırtından geçindiğin, biraz da sen çalış çabala!”Sırtını dayamak 1. Güçlü bir yere veya birine güvenmek. 2. Bir yere dayanmak ya da yaslanmak. “Sırtını babasına dayamış atıp tutuyor, her dilediğini yapıyor.”Sırtını yere getirmek 1. Üstün gelmek. 2. Güreşte rakibi sırt üstü yere yatırarak yenmek. “Onun sırtını kimse kolay kolay yere getiremez.”Sıygaya çekmek Sorgulamak, yapıp ettiklerinin hesabını baştan Yapılan işi beğenmeyerek yeniden süpürmek 1. Ortada ne varsa hepsini yemek. 2. Hepsini alıp götürmek, yok etmek. 3. Ortalığı temizlemek. “Evi çarçabuk silip süpürdüm.”Sinek avlamak Satış yapamamak, iş ve müşteri olmadığından boş oturmak, iş yapamaz olmak. “Sabahtan beri sinek avlayıp duruyoruz.”Sinekten yağ çıkarmak Hemen her şeyden, olmayacak şeyden bile çıkar sağlamaya çalışmak; yarar ummak. “Öyle açıkgözdü ki sinekten bile yağ çıkarırdı.”Sineye çekmek Bir zarara, hoş olmayan bir duruma, bir kötü söz veya davranışa ister istemez katlanmak. “Uzun yıllar kocasının geçimsizliğini, kabalığını sineye çekti durdu.”Sinirleri alt üst olmak Haddinden fazla sinirlenmek; ne yapacağını şaşırmak, boşanmak Kendini tutamayarak gülmek, ağlamak ya da yatışmak Öfkesi veya kızgınlığı geçmek, sakinleşmek. “Çok şükür öfkesi yatıştı, şimdi konuşabilirsiniz.”Sinirlerini bozmak Kızdırmak, gergin olmak En ufak bir olay çıktığı anda tepki gösterecek kadar sinirleri bozuk olmak. “Sinirleri çok gergin, üstüne varmayın.”Sipsivri kalmak Tek başına, çaresiz ortada kalmak. “Sipsivri kalakalmıştım, ne yapacağımı bilmiyordum.”Sivri akıllı Kimsenin aklını beğenmeyen, düşünceleri kimseninkine benzemeyen, acayip fikirleri olan. “Hangi sivri akıllıya uydunuz da böyle yaptınız!”Soğuk almak Üşüyüp hastalanmak. “Soğuk almışım, öksürüp duruyorum.”Soğuk duş etkisi yapmak Ansızın bildirilen tatsız bir haber karşısında olumsuz bir tepki kanlı Serin kanlı, kolayca kızmayan, heyecana kapılmayan, telaş etmeyen. “Helal olsun, ne soğuk kanlı davrandı.”Soğuk nevale Sevimsiz, söz ve davranışları sıcak olmayan, insanlardan uzak duran düşmek 1. Bir şey çoğalıp değerini yitirmek. 2. Kötü yola sapmak. “Kimsesiz olduğu için itilip kakıldı, sonunda sokağa düştü zavallı.”Sokak süpürgesi Evinde oturmayıp çok gezen, sürtük sıfır kalmak “Hiçbir değeri ve önemi yok” anlamında kullanılır. “Senin yaptığın iş benimkinin yanında solda sıfır kalır.”Soluğu kesilmek Nefes alamaz olmak, gücü tükenmek. “Bu yokuş soluğumuzu keseceğe benziyor.”Soluk aldırmamak Çok sıkı çalıştırmak, dinlenmesine fırsat soluğa Zor nefes alarak; heyecan, telaş, yorgunluk veya bitkinlikle; koşmaktan güçlükle, sık sık soluyarak. “Soluk soluğa içeri girdi.”Son kozunu oynamak Elindeki son imkanı kullanmak, son çareye görme Sonradan zenginleşerek gösteriş, kibarlık, övünme gibi davranışlarda bulunan. “Sonradan görme ne olacak!”Sorguya çekmek Bir kimseye yaptıklarından ötürü sorular sormak ve cevaplarını istemek. “Mahkûmu hemen sorguya çekmişler.”Soyup soğana çevirmek 1. Her şeyini, varını yoğunu elinden almak. 2. Hırsız bir yeri ya da kişiyi iyice soymak. “Dükkânı soyup soğana çevirmişler.”Sökün etmek Bir şey çıkagelmek, art arda gelmek, birbiri ardından görünmek. “Göçmen kuşlar ufuktan sökün ettiler.”Söz açmak Bir konu hakkında konuşmaya başlamak. “Toplantıda felsefeden söz açtı.”Söz almak 1. Konuşmaya başlamak için toplantı başkanından izin almak, öyle konuşmaya başlamak. 2. Birinin bir iş yapacağını kesin olarak bildirmesini sağlamak. 3. Erkek tarafı, istenilen kızın verileceğine dair ailesinden olumlu cevap almak. “Toplantıda ilk olarak Ayşe söz almak istedi.”Söz altında kalmamak Bir kimsenin kendisini inciten sözüne benzer şekilde cevap vermek. “Benim söz altında kalacağımı sanıyordu.”Söz ayağa düşmek Bir konu, herkesin ağzına dökülmek, sorumsuz ve yetkisiz kimselerin düşünce bildirdikleri duruma bir Allah bir “Verdiğim sözü yerine getireceğim, ondan dönmeyeceğim; Cenab-ı Hakk’ın bir olduğunda şüphe yoktur; ona nasıl inanıyorsam, verdiğim sözün doğruluğuna da inanın” anlamında birliği etmek Bir olayla ilgili olarak aynı şeyleri söylemek üzere anlaşmak, aynı görüşte olmak. “Onunla söz birliği mi ettiniz?”Söz çıkmak 1. Ortalıkta bir rivayet dolaşmak. 2. Hakkında dedikodu yapılır olmak. “Bir daha görüşmek istemiyorum, hakkımızda söz çıkacak diye korkuyorum.”Sözde kalmak Yapılması kararlaştırılmış bir iş gerçekleşmemek. “Sözde kalacaksa konuşmamızın bir anlamı yok.”Söz dinlemek Verilen bir öğüdü, bir sözü tutmak, davranışlarını buna uydurmak. “Sözümü dinleseydin başına bunlar gelmezdi!”Söz geçirmek Dediğini yaptırmak. “Oğluna söz geçirdin mi ki bana karışıyorsun?”Söz gelmek Bir davranışından veya sözünden ötürü eleştiriye uğramak, kötülenmek, yakınları kendisine götürmez Gerçekliği, doğruluğu kesin ve açık olan; tersi savunulamayan. “Söz götürmez işler bunlar.”Söz laf işitmek Paylanmak, azarlanmak, biri kendisine darılmak. “Durup dururken babamdan söz işittik yine.”Söz kaldırmamak Onu inciten, onuruna dokunan söze dayanamayıp karşılık verir olmak. “Bu sözleri kaldırmamı beklemiyordun herhalde?”Söz kesmek Evlenmek için anlaşıp kesin karar vermek. “Söz kesildi, iki ay sonra düğün olacak.”Söz sahibi olmak Herhangi bir konuda konuşmaya yetkisi bulunmak. “Bu şirketin alım ve satımında söz sahibi olmadığımı da kim söylemiş?”Sözü ağzında bırakmak Söylemekte olduğu şeyi bitirmesine fırsat vermemek, engel bağlamak Konuştuklarını bir sonuca vardırmak, konuşmayı sonuçlandırmak. “Sözü bağlamasına az bir zaman kalmıştı ki bir gürültü koptu.”Sözü çiğnemek Söyleyeceklerini açık ve kesin ortaya koyamamak, istediğini bir şeye getirmek Konuşurken asıl üzerinde durmak istediği meseleye üstü kapalı değinmek, bu konunun üzerinde konuşulmasını sağlamak. “Söylesene açıkça, sözü nereye getirmek istiyorsun?”Sözü kesmek 1. Söyleyeceklerini bitirmeden susmak. 2. Başkasının konuşmasına engel olmak. “Bir anda sözünü kesip kürsüden indi.”Sözüm meclisten dışarı “Konuşmam arasında hoşunuza gitmeyecek, kaba olabilecek, ağza alınması doğru olmayan sözler kullanacağım ancak bunların sizinle ilgisi yoktur” anlamında ona “Güya, sanki, sözde” anlamlarında durmak Verdiği sözün gereğini yerine çıkmamak Birinin isteklerine, öğütlerine kulak vermek, o ne derse onu gelmek En sonunda karşı çıktığı kimsenin fikrini kabul etmek. “Demek sözüme geldin, o hâlde gidelim.”Sözünü balla kestim “Sözünüzü kesmemi hoş görün; özür dilerim, sözünüzü kesmek zorunda kaldım” anlamında esirgememek Ne düşünüyorsa söylemek, kimseden çekinmemek, karşısındakini kıracağım diye kaygılanmamak. “Ondan sözümü esirgeyecek değilim, tamam mı?”Sözünü geri almak Söylemiş olduğu sözün doğru olmadığını kabul ederek söylenmemiş sayılmasını istemek. “Sözünü geri al, yoksa karışmam!”Sözünün eri olmak Verdiği sözü ne pahasına olursa olsun yerine getiren bir kişi olmak. “Ona güvenin, o sözünün eri olan birisidir.”Sözünü tutmak 1. Verdiği sözü yerine getirmek. 2. Birinin verdiği öğüde uymak. “Babanın sözünü tut, zararlı çıkmazsın.”Sözünü yabana atmamak Bir kimsenin söylediklerine önem vermek. “Öğretmenin sözünü yabana atma sakın.”Sucuk gibi ıslanmak Baştan aşağı, elbisesinin ve vücudunun her yanına su değmek. “Hortumu üstüme tutup beni sucuk gibi ısladı.”Sudan cevap Üstünkörü, tutar yanı olmayan, baştan savma cevap. “Ne sordumsa sudan cevaplar aldım.”Sudan ucuz Çok ucuz, adeta bedava gibi. “Sizin orada elbiseler sudan ucuzmuş öyle mi?”Su dökünmek Yıkanmak. “Buz gibi havada bile su dökünmekten kaçınmaz.”Su gibi akmak 1. Zamanın çok hızlı geçip gitmesi. 2. Bol bol gelmek ya da gitmek para, yiyecek vs.. “Para su gibi akıyor, o harcamayacak da ben mi harcayacağım?”Su gibi bilmek Çok iyi, yanlışsız bilmek veya okumak. “Senin konunu da su gibi biliyorum.”Su gibi ezberlemek Çok iyi, yanlışsız ve takılmadan söyleyebilecek ölçüde gibi gitmek Bol bol harcamak. “Paralar su gibi gitti.”Su götürmez Kesin, başka bir yoruma açık olmayan. “Şu anlattıkları su götürmez gibi geliyor bana.”Su götürür olmak Çeşitli yorumlara elverişli içinde kalmak Çok terleyip sırılsıklam olacak biçimde katılmamış Saf, katıksız, bozulmamış, başka bir etkiyle değişmemiş olan, koyvermek 1. Sebze ve et pişerken suyunu salıvermek. 2. Cıvıtmak, sözünde durmamak. “Su koyvermeden çalışamaz mısın sen?”Sululuk etmek Cıvıklık etmek, taşkın hareketlerde bulunmak, ciddi davranmamak. “Sululuk etmeyi bırak da çalışmaya bak.”Surat asmak Kaşlarını çatıp yüzüne küskün ve dargın bir anlam bir karış Öfkeli, kızgın, üzüntülü ve somurtkan. “Yanına vardığımızda suratı bir karıştı.”Suratını ekşitmek Hoşnutsuzluğunu yüz ifadesiyle belli etmek. “Bütün gün suratını ekşitip durdu.”Sus payı Bir kimseye bildiklerini söylememesi karşılığında verilen para, götürüp susuz getirmek Birinden çok kurnaz olmak, onu aldatabilecek kadar akıllı ve kabiliyetli sabuna dokunmamak Sakıncalı konulardan uzak durmak, davranışlarıyla birilerini incitmeyecek yol tutmak. “Başına gelen son beladan sonra suya sabuna dokunmamaya karar verdi.”Suyu bulandırmak İyi, olumlu, yolunda giden bir işi art niyetle karıştırmak. “Sen de suyu bulandırmasan olmaz değil mi?”Suyu kaynamak İş başından uzaklaştırılması zamanı yakın olmak. “Sen de suyu kaynayanlar arasında yer alıyorsun.”Suyu mu çıktı? “Beğenilmeyecek nesi var, ne kusurunu gördün ki orada kalmıyorsun?” anlamında başı 1. Suyun çıktığı yer, kaynak. 2. En çok yarar sağlanacak yer. 3. Bir iş için en önemli, iş en son kendisinde bitecek kişi, mevkii. “Yorgun bedenlerini suyun başındaki çimenlerin üstüne bıraktılar.”Suyunca gitmek Bir kimseyi öfkelendirmeyecek biçimde hareket edip davranışlarını onun isteğine, eğilimlerine uydurmak. “Aman kızım kocanın suyunca git de sana zarar vermesin.”Suyu nereden geliyor? “Bu işi yürütmek için harcanan para hangi kaynaktan sağlanıyor.” anlamında çekmek 1. Yemek çok kaynayıp hiç suyu kalmamak. 2. Bir şeye özellikle de para harcanıp tükenmek. “Paralar suyunu çekti, ağanın da forsu bitti.”Suyunun suyu Çok uzaktan ilgisi bulunan yüzü görmemiş Hiç yıkanmamış, çok kirli. “Günlerce hapiste kaldım, su yüzü görmedim hiç.”Su yüzüne çıkmak Belli olmak, aydınlanmak. “Bu işin asıl sebepleri su yüzüne çıkacak, sen de gününü göreceksin.”Süklüm püklüm Korkup çekinerek, ezilip büzülerek, utanıp sıkılarak. “Süklüm püklüm yanımıza geçiştirmek Asıl mesele üzerinde bir şey konuşmamak, sessizce çekmek Unutmak, silmek, hiçbir şey olmamış saymak. “Sen o işin üzerine bir sünger çek hele.”Süngüsü düşük Eski atılganlığı, neşesi, canlılığı, etkinliği kalmamış. “Bir hayli süngüsü düşük çıktı müdürün yanından.”Sürüncemede kalmak Gecikmek, bir türlü sonuçlanamamak, askıda kalmak. “Bizim iş sakın sürüncemede kalmasın çocuklar!”Sürüden ayrılmak Herkesin tuttuğu yolu bırakıp ayrı bir yol takip etmek. “Sürüden ayrılanı her zaman kurt kapar mı?”Süt dökmüş kedi gibi Bir kabahat işleyip de bu kabahatinden dolayı utanan, korkan, çekinen kimsenin durumunu anlatmak için kuzusu 1. Henüz meme emen kuzu. 2. Çok küçük bebek, yavru, korunması gereken küçük çocuk. 3. Çok nazlı, el bebek gül bebek büyütülmüş kimse. “Daha süt kuzusu o, nasıl kıyılıp da vurulur ona?”Süt liman olmak Dingin, gürültüsüz, sakin olmak. “Ortalık bir anda süt liman olmuştu.”Sütü bozuk Mayası bozuk, kötü soydan gelen ve ahlâksızlık eden kimse. “Senin gibi sütü bozuklara selam verilir mi?”
Oluşturulma Tarihi Ekim 27, 2021 0342R harfinden sonra, Ş harfinden önce gelen S, alfabemizin 22. harfidir S harfiyle başlayan il ve ilçelerimiz şunlardır 1- Samsun 2- Sivas 3- Saray 4- Safranbolu 5- Salihli 6- Sinop 7- Siirt 8- Sakarya. Serkan, Semih, Selim ve Salih ise ülkemizde erkek çocuklarına verilen en popüler isimler arasında yer alıyor. S harfi ile başlayan ve biten kelimeler nelerdir detayları ile harfi ile başlayan ülkeler ve diğer şehirler ise şu şekilde sıralanabilir1- Seul 2- Singapur 3- Sazlburg 4- Sri Lanka 5- San MarinoS HARFİ İLE BAŞLAYAN 3 HARFLİ KELİMELER1- Sis2- Söz3- Sal4- Siz5- Sel6- San7- Siz8- SavS HARFİ İLE BAŞLAYAN 4 HARFLİ KELİMELER1- Sine2- Sair3- Sade4- Sual5- Soru6- Sele7- Saye8- Sopa9- Skor10- Spor11- Saba12- SakiS HARFİ İLE BAŞLAYAN 5 HARFLİ KELİMELER1- Sunum2- Sadet3- Saklı4- Sepet5- Sufle6- Sabah7- Saban8- Sargı9- Sarma10- Saçma11- Sanki12- Sulak13- Sınav14- Siren15- Selvi16- Saman17- SivriS HARFİ İLE BAŞLAYAN 6 HARFLİ KELİMELER1- Sünepe2- Sürahi3- Sonsuz4- Suizan5- Sadaka6- Safari7- Samimi8- Saraka9- Serkeş10- SemereS HARFİ İLE BAŞLAYAN 7 HARFLİ KELİMELER1- Sigorta2- Süpürge3- Salacak4- Sirayet5- Satranç6- Sadakat7- Silikon8- Sustalı9- Sıradan10- SenfoniS HARFİ İLE BAŞLAYAN 8 HARFLİ KELİMELER 1- Salıncak2- Sözleşme3- Sakarlık4- Samanlık5- SeremoniS HARFİ İLE BİTEN 3 HARFLİ KELİMELER1- Has2- Kas3- Kös4- Tas5- Yas6- Pus7- PisS HARFİ İLE BİTEN 4 HARFLİ KELİMELER1- Yeis2- Reis3- Enis4- Beis5- Abes6- Pars7- Kros8- Lens9- KlasS HARFİ İLE BİTEN 5 HARFLİ KELİMELER1- Tavus2- Efsus3- Kalas4- Virüs5- HalasS Harfi ile Biten 6 Harfli Kelimeler1- Kuskus2- Nesnas3- Balans4- KuvarsS HARFİ İLE BİTEN 7 HARFLİ KELİMELER1- Bilakis2- HemcinsS HARFİ İLE BİTEN 8 HARFLİ KELİMELER 1- Tolerans2- Referans3- Kontrbas
Ana Sayfa Kelime Listeleri İletişim Yardım s harfi ile başlayan kelimeler s harfi ile başlayan kelimeler 2 harfli kelimeler sisu 3 harfli kelimeler sacsaçsafsağsahsaksalsamsansapsavsaysazsekselsemsensersessetsığsıksırsifsihsiksilsimsinsissitsizskisofsolsomsonsossoysörsözsuçsupsursussutsüssüt 4 harfli kelimeler saatsabasabisabosaçısadasadesafasafisagusağasağısahasahisahnsaiksairsakasakesakisakosalasalısaltsamisanasanısapasapısarasarfsarısarisarpsasısatısavasavısayasayesayıseciseçisedasefasekiseksseleseliselpsemasemesemtsenasenesenisentsepiserasereserfserisertsesisevisevksezasezisezüsıdksığasıkısılasımasıpasırasırfsırpsırtsıvasıvısızısilisilosimasinesinisirksitesiyasizeskeçskifskorslapslavslipsmaçsnopsobasobesodasofasofisofusokusolasolosomasonasonesonusopasorasorusotesoyasöbesökesöküsörfsövesözesözüsporspotstajstarstatstenstepsterstilstokstopstorsualsucusudasulhsulpsulusumasunasunisunusurasuresuşisuyasuyusüetsüitsüjesülfsünesüresürüsütü 5 harfli kelimeler saatisabahsabansabıksabırsabitsabrısabuhsabunsabursaçaksaçıksaçınsaçıpsaçışsaçlısaçmasadaksadetsadıksadırsadiksadmesadrasafçasafersafhasafirsafrasagarsağcısağımsağınsağırsağlısağmasağrısahafsahansahihsahilsahipsahnesahrasahresahtesahursaikasakafsakaksakalsakarsakatsakınsakırsakıtsakızsakilsakimsakinsakitsaklasaklısaksısalahsalaksalamsalaşsalatsalcısalçasalepsalgısalıksaliksalimsalipsallısalmasalonsalozsalpasalsasaltasaltosalursalvosalyasamansambasamsasamursamutsanalsanatsancısanemsangısanıksankisanlısanmasanrısapaksapansapıksapırsapışsapkısaplasaplısapmasapotsaraçsaraksaratsaraysargısarıksarımsarıpsarışsarigsarihsarmasarpasatensathisatıhsatımsatınsatıpsatırsatışsatirsatmasaunasavaksavansavaşsavatsavcasavcısavlasavlosavmasavursayaçsayfasaygısayhasayımsayınsayıpsayışsaymasayrısazaksazansazcısazlıseanssebatsebepsebilsebzesecdeseçalseçimseçişseçkiseçmesedefsedirsedyesefersefihsefilsefirsegahsehersehimsehivsehpasekelsekilsekişsekizsekmeseksisekteselamselefselekselenselimselisselvaselvisemahsemaisemansemensemersemihsemizsenceseneksenetsenirsenitsenlisepeksepetsepilsepyaserakserapserçeserdeserensergiserikserimserinserişsermeserumservisesçiseslisetersetiksetirsetresevapsevdaseversevgisevimsevirsevişsevmeseyekseyirseyisseyitseyresezgisezişsezmesezonsıcaksıçansıçıpsıçmasıçtısıdkısıfatsıfırsığınsığırsığlasığmasıhhisıhrisıkçasıkımsıkıtsıkmasımaksınaisınavsındısınıfsınıksınırsınmasıramsıratsırçasırıksırımsırlısırmasırrasırtısıskasıtmasıvıksıyga
S harfi ile başlayan deyimler ve anlamları hakkında her şeyi bu sayfada bulabilirsiniz. Deyimler örnekleri, Türkçe deyimler, en güzel bu saatEle geçen fırsatı kullanmanın tam zamanı, en iyi, en elverişli an bu saatine uymamakBir kimsenin durumu, huyu sık sık değişir olmak.”Ona güvenemem, çünkü saati saatine uymaz.”Sabaha çıkamamakSabahtan önce ölmek, sabaha kadar yaşayamamak.”Hastanın durumu ağır, sabaha çıkacağını sanmıyorum.”Sabahı etmek veya bulmakSabahlamak, bir sebeple sabaha kadar uyumamak, bir konu ile uğraşmak.”Köye varmamız sabahı bulacak.”Sabahın köründeÇok erken, ortalık henüz ağarmadan, sabahın en erken vaktinde.”Sabahın köründen beri yoldayız.”Sabır taşıÇok sabırlı kimse, türlü sıkıntılara katlanan.”Ben sabır taşı mıyım?”Sabrı taşmakKatlanamaz, dayanamaz, sabredemez olmak; tahammül gücü kalmamak.”Sabrımı taşırmadan çekip gidin buradan.”Saç ağartmakBir işte uzun zaman çalışıp emek vermiş bitmedik yetimDoğalı çok olmamış, henüz yeni doğmuş çocuk yetim.”Bu parada, saçı bitmedik yetimlerin de hakkı vardır.”Saçına ak düşmekYaşlanmak, ihtiyarlamaya başlamak.”Bizim de saçımıza ak düştü.”Saçına başına bakmadanİlerlemiş yaşına yakışmayacak biçimde davranan kimseler için başını yolmak Birini çok fazla dövüp hırpalamak. Çok üzülmek, üzüntüsünden dövünmek.”Sinirinden saçını başını yolmaya başladı.”Saçını süpürge etmekKadın çok büyük istekle çalışıp hizmet etmek, özveri ile birileri uğrana çalışmak.”Sizi okutabilmek için saçımı süpürge ettim.”Saç saça baş başaKadınlar kıyasıya kavgaya tutuşmak, birbirlerini hırpalayarak kapışıp sakal birbirlerine kırışmakÜstü başı perişan, uzun süre saç ve sakal tıraşı olmamış, kendine çeki düzen vermemiş olmak.”Onu, saç sakal birbirine karışmış görünce bayağı canım sıkıldı.”Safra bastırmakAçlığını yatıştırmak için az miktarda yemek sola bakmamakOrtalığı kollamak, çevresi ile ilgilenmemek.”Sağa sola bakmadan yürüyordu.”Sağ gözünü sol gözünden sakınmakÇok kıskanmak, üzerine sultan bile duyduİşitmedik kimse kalmadı, hemen herkes işitti, duymayan kalmadı.”Haklarında çıkan dedikoduyu sağır sultan bile duydu ama siz duymadınız öyle mi?”Sağı solu belli olmamakBir durum karşısında nasıl davranacağı, ne tavır takınacağı belli olmamak.”Dikkatli olun, onun sağı solu belli olmaz.”Sağlam kazığa bağlamakBir işin aksamadan yürümesini sağlayacak önlemleri alarak güvenilir bir duruma ayakkabı değilDoğruluğuna, namusluluğuna güvenilmez; kişiliği kuşku veren.”O mu? Hiç de sağlam ayakkabı değil.”Sağlık olsun“Bir zarara uğradık ama önemli değil, üzülmeye değmez, canımız sağ olsun, kapatırız” anlamında inekKendisinden durmadan çıkar sağlanan, sömürülen, istismar edilen çıkmak Birini ilgilenip korumak. Bir şeyin kendisine ait olduğunu söylemek.”Şu kimsesize sahip çıkalım.”Sakalı ele vermekBaşkasının sözünden çıkmayacak bir duruma düşmek, birinin idaresine gibi yapışmakPeşini bırakmamak, ayrılmamak, istediğini yaptırmaya çalışmak.”Sakız gibi yapıştı yakama, bırakmıyor ki gideyim!”Salkım saçakDağınık, düzensiz bir durumda; parçası bir yana kalmakBir çözüme bağlanamamak, nasıl olacağı bilinmeden öylece kalmak.”İşler sallantıda kaldı; bu, bizi biraz düşündürüyor.”Saltanat sürmek Bolluk, verimlilik içinde yaşamak. Hükümdarlık etmek.”Üzülme, saltanatı çok sürmeyecek.”Saman altından su yürütmekHiç kimseye sezdirmeden iş çevirmek, ortalığı birbirine karıştırmak.”Saman altından su yürütenleri hiç sevmem.”Saman gibiTatsız, silikSerseri, başı boş, çizmeli Mehmet AğaKim olduğu, nerede oturduğu bilinmeyen dolaş olmakBirbirine sarılıp kucaklaşmak, birbirini iyice kucaklamak.”Anne oğul sarmaş dolaş oldular meydanda.”Sarpa sarmakBir iş, çözülmesi çok güç bir durum almak; zorluklar belirmek.”İşler iyice sarpa sardı, nasıl kurtulacağız bundan.”Satıp savmakEldeki malı veya eşyaları yok pahasına satmak, ucuza satıp tüketmek.”Ne varsa satıp savacak, öyle gelecek”.Sayıp dökmekNe var ne yok hepsini söylemek, arka arkaya sıralamak.”Ne sözler sayıp döktü ama kimse anlamadı.”Sebil etmekBolca vermek, olmakAyakta duramayacak hâle gelmek.”Adam bir vuruşta sedyelik oldu.”Seferber olmakBir işe eldeki tüm imkânları kullanarak girişmek.”Yanan evi söndürmek için herkes seferber oldu.”Selâmı sabahı kesmekDostluğu, arkadaşlığı, ahbaplığı kesmek, her türlü ilişkiye son vermek; selâmına bile karşılık vermemek.”Onunla selâmı sabahı kesmişsin diyorlar, doğru mu?”Selâm verip borçlu çıkmakKüçük bir ilgi göstermek karşılığında hemen kendisine bir iş vermek Yazılı, imzalı belge vermek. “Bu işin böyle olduğuna inanmanı istiyorum” anlamında giderken ben geliyordum“Ben bu oyunları senden daha iyi bilirim, ben daha tecrübeliyim, beni aldatamazsın.” anlamında tatlı can da benim ki elinki patlıcan mı?“Senin canın kıymetli de benimki kıymetli değil mi?” anlamında benli olmakÇok samimi, içten, teklifsiz biçimde olmak.”O kadar senli benli olma yabancılarla.”Sen sağ ben selâmetİş sonuçlandı, artık yapacak bir şey kalmadı.”Nihayet bütün mallar satıldı, bundan sonra sen sağ ben selâmet.”Sepet havası çalmakBirini işten çıkarmak, yol vermek, yanından uzaklaştırmak.”Demek bize de sepet havası çalacakmış, görürüz bakalım!”Sere serpeRahatça, sıkışık olmayarak, açılıp saçılarak, çekinmeden, serbestçe.”Yolda sere serpe yürürken korkunç bir ses duydum.”Sermayeyi kediye yüklemekParasını yiyip bitirmek, işini ve parasını kaybetmek, batırmak.”Desene sermayeyi kediye yüklemişsin sen!”Ser verip sır vermemekDürüst, güvenilir, ağzı sıkı olmak; ne kadar zorlanırsa zorlansın kimseye sırrını söylememek.”Bu ordunun ser verip sır vermeyen yiğitlere ihtiyacı vardır.”Ses çıkarmamak İtiraz etmemek, hoş görerek karşı çıkmamak. Hiç konuşmamak, susmak.”Kendisine söylenen o kötü sözlere nasıl ses çıkarmadı şaşıyorum.”Sesini kesmek Söylemekte iken susmak, bir şey söylemez olmak. Bir kişiyi söylerken susturmak, artık söyletmemek.”Şunun sesini kesin, yoksa çıldıracağım!”Ses seda çıkmamak Hiçbir tepki görülmemek. Haber çıkmamak.”Ses seda çıkmadı hiçbir komşudan.”Ses vermemek Herhangi bir sesi çıkarmamak. Bir çağrıya kulak vermemek.”Adam evdeydi ama hiç ses vermedi.”Seyirci kalmakBir olay karşısında hiç tepki göstermemek, işe karışmamak.”Öğrencilerin birbirine girmesine polis seyirci kalamazdı.”Sıcağı sıcağınaHemen, olayın üzerinden fazla zaman geçmeden, unutulmadan.”Sıcağı sıcağına gidip onları barıştırmayı düşündü.”Sıcak kanlıSevimli, cana yakın, sempatik.”Ne kadar sıcak kanlı bir çocuk.”Sıcak yüz göstermekYakınlık göstererek karşılamak.”Biraz sıcak yüz gösterseydin günaha mı girerdin?”Sıdkı sıyrılmakBirinden soğumuş olmak, tiksinmek.”Bir kez sıdkım sıyrıldı o adamdan.”Sıfıra sıfır, elde var sıfır“Hiçbir şey elde edemedik, bütün çalışmalar boşa gitti” anlamında tüketmek Elinde avucunda bir şey kalmamak, malı ve parayı bitirmek. Gücü kalmamak.”Bu kadar düşüncesiz davranmasaydı sıfırı tüketmezdi.”Sık boğaz etmekBir şey yaptırmak için birini zorlamak, baskı altına almak.”Tamam yapacağız, sık boğaz edip durmayın.”Sıkı durmakGüçlü, dayanıklı olmak; güçlü görünerek dikkatli bulunmak.”Sıkı dur, şut çekeceğim.”Sıkı fıkıÇok samimi, birbirine çok bağlı, içten ve teklifsizSıkıntı basmakÇok daralmak, sıkılmak, can sıkıntısı duymak, ruhen boşlukta olmak.”Otobüste beni bir sıkıntı bastı, dokunsalar patlayacaktım hani!”Sıkıntı çekmek Zorluk, darlık ya da yoksulluk içinde yaşamak. Ruhen tedirginlik duymak.”Hiç sıkıntı çekmedim desem yalan olur.”Sıkıntıya gelememekKendini dara düşürücü işlere dayanıklı olamamak, bu işleri yapma yeteneği tutmakÖnem vermek.”İşleri sıkı tutmazsan böyle olur işte.”Sır küpüÇok şey bilen, çok şey bildiği hâlde kimseye olmakAklın eremeyeceği biçimde ortadan kadem basmakBir kimse ortalıktan yok olmak.”Sırra kadem bastı adam!”Sırım gibiİnce yapılı olmasına mukabil güçlü, dayanıklı.”Sırım gibi delikanlı olmuş.”Sırtı kaşınmakSöz ve davranışları ile dayak yemeyi hak etmiş geçinmekAsalak yaşamak, birinin kesesinden sağlamak.”Yeter artık onun bunun sırtından geçindiğin, biraz da sen çalış çabala!”Sırtını dayamak Güçlü bir yere veya birine güvenmek. Bir yere dayanmak ya da yaslanmak.”Sırtını babasına dayamış atıp tutuyor, her dilediğini yapıyor.”Sırtını yere getirmek Üstün gelmek. Güreşte rakibi sırt üstü yere yatırarak yenmek.”Onun sırtını kimse kolay kolay yere getiremez.”Sıygaya çekmekSorgulamak, yapıp ettiklerinin hesabını baştanYapılan işi beğenmeyerek yeniden süpürmek Ortada ne varsa hepsini yemek. Hepsini alıp götürmek, yok etmek. Ortalığı temizlemek.”Evi çarçabuk silip süpürdüm.”Sinek avlamakSatış yapamamak, iş ve müşteri olmadığından boş oturmak, iş yapamaz olmak.”Sabahtan beri sinek avlayıp duruyoruz.”Sinekten yağ çıkarmakHemen her şeyden, olmayacak şeyden bile çıkar sağlamaya çalışmak; yarar ummak.”Öyle açıkgözdü ki sinekten bile yağ çıkarırdı.”Sineye çekmekBir zarara, hoş olmayan bir duruma, bir kötü söz veya davranışa ister istemez katlanmak.”Uzun yıllar kocasının geçimsizliğini, kabalığını sineye çekti; durdu.”Sinirleri alt üst olmakHaddinden fazla sinirlenmek; ne yapacağını şaşırmak, boşanmakKendini tutamayarak gülmek, ağlamak ya da yatışmakÖfkesi veya kızgınlığı geçmek, sakinleşmek.”Çok şükür öfkesi yatıştı, şimdi konuşabilirsiniz.”Sinirlerini bozmakKızdırmak, gergin olmakEn ufak bir olay çıktığı anda tepki gösterecek kadar sinirleri bozuk olmak.”Sinirleri çok gergin, üstüne varmayın.”Sipsivri kalmakTek başına, çaresiz ortada kalmak.”Sipsivri kalakalmıştım, ne yapacağımı bilmiyordum.”Sivri akıllıKimsenin aklını beğenmeyen, düşünceleri kimseninkine benzemeyen, acayip fikirleri olan.”Hangi sivri akıllıya uydunuz da böyle yaptınız!”Soğuk almakÜşüyüp hastalanmak.”Soğuk almışım, öksürüp duruyorum.”Soğuk duş etkisi yapmakAnsızın bildirilen tatsız bir haber karşısında olumsuz bir tepki kanlıSerin kanlı, kolayca kızmayan, heyecana kapılmayan, telâş etmeyen.”Helâl olsun, ne soğuk kanlı davrandı.”Soğuk nevaleSevimsiz, söz ve davranışları sıcak olmayan, insanlardan uzak duran düşmek Bir şey çoğalıp değerini yitirmek. Kötü yola sapmak.”Kimsesiz olduğu için itilip kakıldı, sonunda sokağa düştü zavallı.”Sokak süpürgesiEvinde oturmayıp çok gezen, sürtük sıfır“Hiçbir değeri ve önemi yok” anlamında kullanılır.”Senin yaptığın iş benimkinin yanında solda sıfır kalır.”Soluğu kesilmekNefes alamaz olmak, gücü tükenmek.”Bu yokuş soluğumuzu keseceğe benziyor.”Soluk aldırmamakÇok sıkı çalıştırmak, dinlenmesine fırsat soluğaZor nefes alarak; heyecan, telâş, yorgunluk veya bitkinlikle; koşmaktan güçlükle, sık sık soluyarak.”Soluk soluğa içeri girdi.”Son kozunu oynamakElindeki son imkânı kullanmak, son çareye görmeSonradan zenginleşerek gösteriş, kibarlık, övünme gibi davranışlarda bulunan.”Sonradan görme ne olacak!”Sorguya çekmekBir kimseye yaptıklarından ötürü sorular sormak ve cevaplarını istemek.”Mahkûmu hemen sorguya çekmişler.”Soyup soğana çevirmek Her şeyini, varını yoğunu elinden almak. Hırsız bir yeri ya da kişiyi iyice soymak.”Dükkânı soyup soğana çevirmişler.”Sökün etmekBir şey çıkagelmek, art arda gelmek, birbiri ardından görünmek.”Göçmen kuşlar ufuktan sökün ettiler.”Söz açmakS harfi ile başlayan deyimler arasındadır. Anlamı Bir konu hakkında konuşmaya başlamak.”Toplantıda felsefeden söz açtı.”Söz almak Konuşmaya başlamak için toplantı başkanından izin almak, öyle konuşmaya başlamak. Birinin bir iş yapacağını kesin olarak bildirmesini sağlamak. Erkek tarafı, istenilen kızın verileceğine dair ailesinden olumlu cevap almak.”Toplantıda ilk olarak Ayşe söz almak istedi.”Söz altında kalmamakBir kimsenin kendisini inciten sözüne benzer şekilde cevap vermek.”Benim söz altında kalacağımı sanıyordu.”Söz ayağa düşmekBir konu, herkesin ağzına dökülmek, sorumsuz ve yetkisiz kimselerin düşünce bildirdikleri duruma bir Allah bir“Verdiğim sözü yerine getireceğim, ondan dönmeyeceğim; Cenab-ı Hakk`ın bir olduğunda şüphe yoktur; ona nasıl inanıyorsam, verdiğim sözün doğruluğuna da inanın” anlamında birliği etmekBir olayla ilgili olarak aynı şeyleri söylemek üzere anlaşmak, aynı görüşte olmak.”Onunla söz birliği mi ettiniz?”Söz çıkmak Ortalıkta bir rivayet dolaşmak. Hakkında dedikodu yapılır olmak.”Bir daha görüşmek istemiyorum, hakkımızda söz çıkacak diye korkuyorum.”Sözde kalmakS harfi ile başlayan deyimler arasındadır. Anlamı Yapılması kararlaştırılmış bir iş gerçekleşmemek.”Sözde kalacaksa konuşmamızın bir anlamı yok.”Söz dinlemekVerilen bir öğüdü, bir sözü tutmak, davranışlarını buna uydurmak.”Sözümü dinleseydin başına bunlar gelmezdi!”Söz geçirmekDediğini yaptırmak.”Oğluna söz geçirdin mi ki bana karışıyorsun?”Söz gelmekBir davranışından veya sözünden ötürü eleştiriye uğramak, kötülenmek, yakınları kendisine götürmezGerçekliği, doğruluğu kesin ve açık olan; tersi savunulamayan.”Söz götürmez işler bunlar.”Söz laf işitmekPaylanmak, azarlanmak, biri kendisine darılmak.”Durup dururken babamdan söz işittik yine.”Söz kaldırmamakS harfi ile başlayan deyimler arasındadır. Anlamı Onu inciten, onuruna dokunan söze dayanamayıp karşılık verir olmak.”Bu sözleri kaldırmamı beklemiyordun her hâlde?”Söz kesmekEvlenmek için anlaşıp kesin karar vermek.”Söz kesildi, iki ay sonra düğün olacak.”Söz sahibi olmakHerhangi bir konuda konuşmaya yetkisi bulunmak.”Bu şirketin alım ve satımında söz sahibi olmadığımı da kim söylemiş?”Sözü ağzında bırakmakSöylemekte olduğu şeyi bitirmesine fırsat vermemek, engel bağlamakKonuştuklarını bir sonuca vardırmak, konuşmayı sonuçlandırmak.”Sözü bağlamasına az bir zaman kalmıştı ki bir gürültü koptu.”Sözü çiğnemekS harfi ile başlayan deyimler arasındadır. Anlamı Söyleyeceklerini açık ve kesin ortaya koyamamak, istediğini bir şeye getirmekKonuşurken asıl üzerinde durmak istediği meseleye üstü kapalı değinmek, bu konunun üzerinde konuşulmasını sağlamak.”Söylesene açıkça, sözü nereye getirmek istiyorsun?”Sözü kesmek Söyleyeceklerini bitirmeden susmak. Başkasının konuşmasına engel olmak.”Bir anda sözünü kesip kürsüden indi.”Sözüm meclisten dışarı“Konuşmam arasında hoşunuza gitmeyecek, kaba olabilecek, ağza alınması doğru olmayan sözler kullanacağım ancak bunların sizinle ilgisi yoktur” anlamında ona“Güya, sanki, sözde” anlamlarında durmakVerdiği sözün gereğini yerine getirmek.”Demek sözünde duracaksın, iyi.”Sözünden çıkmamakBirinin isteklerine, öğütlerine kulak vermek, o ne derse onu gelmekEn sonunda karşı çıktığı kimsenin fikrini kabul etmek.”Demek sözüme geldin, o hâlde gidelim.”Sözünü balla kestim“Sözünüzü kesmemi hoş görün; özür dilerim, sözünüzü kesmek zorunda kaldım” anlamında esirgememekNe düşünüyorsa söylemek, kimseden çekinmemek, karşısındakini kıracağım diye kaygılanmamak.”Ondan sözümü esirgeyecek değilim, tamam mı?”Sözünü geri almakSöylemiş olduğu sözün doğru olmadığını kabul ederek söylenmemiş sayılmasını istemek.”Sözünü geri al, yoksa karışmam!”Sözünün eri olmakVerdiği sözü ne pahasına olursa olsun yerine getiren bir kişi olmak.”Ona güvenin, o sözünün eri olan birisidir.”Sözünü tutmak Verdiği sözü yerine getirmek. Birinin verdiği öğüde uymak.”Babanın sözünü tut, zararlı çıkmazsın.”Sözünü yabana atmamakBir kimsenin söylediklerine önem vermek.”Öğretmenin sözünü yabana atma sakın.”Sucuk gibi ıslanmakBaştan aşağı, elbisesinin ve vücudunun her yanına su değmek.”Hortumu üstüme tutup beni sucuk gibi ısladı.”Sudan cevapÜstünkörü, tutar yanı olmayan, baştan savma cevap.”Ne sordumsa sudan cevaplar aldım.”Sudan ucuzÇok ucuz, âdeta bedava gibi.”Sizin orda elbiseler sudan ucuzmuş öyle mi?”Su dökünmekYıkanmak.”Buz gibi havada bile su dökünmekten kaçınmaz.”Su gibi akmak Zamanın çok hızlı geçip gitmesi. Bol bol gelmek ya da gitmek para, yiyecek vs..”Para su gibi akıyor, o harcamayacak da ben mi harcayacağım?”Su gibi bilmekÇok iyi, yanlışsız bilmek veya okumak.”Senin konunu da su gibi biliyorum.”Su gibi ezberlemekÇok iyi, yanlışsız ve takılmadan söyleyebilecek ölçüde gibi gitmekBol bol harcamak.”Paralar su gibi gitti.”Su götürmezKesin, başka bir yoruma açık olmayan.”Şu anlattıkları su götürmez gibi geliyor bana.”Su götürür olmakÇeşitli yorumlara elverişli içinde kalmakÇok terleyip sırılsıklam olacak biçimde katılmamışSaf, katıksız, bozulmamış, başka bir etkiyle değişmemiş olan, koyvermek Sebze ve et pişerken suyunu salıvermek. Cıvıtmak, sözünde durmamak.”Su koyvermeden çalışamaz mısın sen?”Sululuk etmekCıvıklık etmek, taşkın hareketlerde bulunmak, ciddi davranmamak.”Sululuk etmeyi bırak da çalışmaya bak.”Surat asmakKaşlarını çatıp yüzüne küskün ve dargın bir anlam bir karışÖfkeli, kızgın, üzüntülü ve somurtkan.”Yanına vardığımızda suratı bir karıştı.”Suratını ekşitmekHoşnutsuzluğunu yüz ifadesiyle belli etmek.”Bütün gün suratını ekşitip durdu.”Sus payıBir kimseye bildiklerini söylememesi karşılığında verilen para, götürüp susuz getirmekBirinden çok kurnaz olmak, onu aldatabilecek kadar akıllı ve kabiliyetli sabuna dokunmamakSakıncalı konulardan uzak durmak, davranışlarıyla birilerini incitmeyecek yol tutmak.”Başına gelen son belâdan sonra suya sabuna dokunmamaya karar verdi.”Suyu bulandırmakİyi, olumlu, yolunda giden bir işi art niyetle karıştırmak.”Sen de suyu bulandırmasan olmaz değil mi?”Suyu kaynamakİş başından uzaklaştırılması zamanı yakın olmak.”Sen de suyu kaynayanlar arasında yer alıyorsun.”Suyu mu çıktı?“Beğenilmeyecek nesi var, ne kusurunu gördün ki orada kalmıyorsun?” anlamında başı Suyun çıktığı yer, kaynak. En çok yarar sağlanacak yer. Bir iş için en önemli, iş en son kendisinde bitecek kişi, mevkii.”Yorgun bedenlerini suyun başındaki çimenlerin üstüne bıraktılar.”Suyunca gitmekBir kimseyi öfkelendirmeyecek biçimde hareket edip davranışlarını onun isteğine, eğilimlerine uydurmak.”Aman kızım kocanın suyunca git de sana zarar vermesin.”Suyu nereden geliyor?“Bu işi yürütmek için harcanan para hangi kaynaktan sağlanıyor.” anlamında çekmek Yemek çok kaynayıp hiç suyu kalmamak. Bir şeye özellikle de para harcanıp tükenmek.”Paralar suyunu çekti, ağanın da forsu bitti.”Suyunun suyuÇok uzaktan ilgisi bulunan yüzü görmemişHiç yıkanmamış, çok kirli.”Günlerce hapiste kaldım, su yüzü görmedim hiç.”Su yüzüne çıkmakBelli olmak, aydınlanmak.”Bu işin asıl sebepleri su yüzüne çıkacak, sen de gününü göreceksin.”Süklüm püklümKorkup çekinerek, ezilip büzülerek, utanıp sıkılarak.”Süklüm püklüm yanımıza geçiştirmekAsıl mesele üzerinde bir şey konuşmamak, sessizce çekmekUnutmak, silmek, hiçbir şey olmamış saymak.”Sen o işin üzerine bir sünger çek hele.”Süngüsü düşükEski atılganlığı, neşesi, canlılığı, etkinliği kalmamış.”Bir hayli süngüsü düşük çıktı müdürün yanından.”Sürüncemede kalmakGecikmek, bir türlü sonuçlanamamak, askıda kalmak.”Bizim iş sakın sürüncemede kalmasın çocuklar!”Sürüden ayrılmakHerkesin tuttuğu yolu bırakıp ayrı bir yol takip etmek.”Sürüden ayrılanı her zaman kurt kapar mı?”Süt dökmüş kedi gibiBir kabahat işleyip de bu kabahatinden dolayı utanan, korkan, çekinen kimsenin durumunu anlatmak için kuzusu Henüz meme emen kuzu. Çok küçük bebek, yavru, korunması gereken küçük çocuk. Çok nazlı, el bebek gül bebek büyütülmüş kimse.”Daha süt kuzusu o, nasıl kıyılıp da vurulur ona?”Süt liman olmakDingin, gürültüsüz, sakin olmak.”Ortalık bir anda süt liman olmuştu.”Sütü bozukMayası bozuk, kötü soydan gelen ve ahlâksızlık eden kimse.”Senin gibi sütü bozuklara selâm verilir mi?”Deyimler ve anlamları hakkında aradığınız her şeye sayfamızdan ulaşabilirsiniz.
s harfi ile başlayan dövmeler