🪅 Evladin Anneye Itaat Etmesi Icin Dua

19Yehova’yla zaman geçirmenin dördüncü ve en önemli yararı da O’na olan sevgimizin güçlenmesidir. Sevgi Yehova’ya itaat etmemize, O’nu memnun edecek şeyler yapmamıza ve sıkıntılar karşısında tahammül etmemize en çok yardım eden niteliktir ( Mat. 22:37-39; 1. Kor. 13:4, 7; 1. KenzülMuhabbet Aşk Duaları [Arşiv] - Gizliilimler Kenzülarş. Dua istek. Allah (c.c.) ve Rasulüne (s.a.v.) aşık olmak için. Denenmiş Çok Etkili Celb-Aşkınla Yandır. Evlenmek için - Mücerreb. Evden Kaçan Eşini Geri Döndür. Kaçan Eşi Geri Getirtmek ve Celb için. Kalpler Bana Cezb Olsun Herkesin Kalbinde Şeker Olayım İnsan kendisini tehlikeye atacak her türlü davranıştan sakınmalıdır. Bir tehlike ile karşılaştığında bunu en hafif bir şekilde atlatmaya çalışmalı, bu durumdan kurtulmak için gerekenleri yapmalı ve yardım etmesi için ALLAH’a dua etmelidir. Peygamberimiz (s.a.s.) Hz. Ali'ye şunu tavsiye etmiştir. Dolayısıylacemaatteki gözetmenlere itaat ettiğimizde en büyük iki çobana, yani Yehova’ya ve İsa’ya saygımızı göstermiş oluruz . İhtiyarlara boyun eğmek istememizin en önemli nedeni bu olmalıdır. Fakat onlara itaat etmemizi gerektiren başka nedenler de var. 7. Günün en acı haberi: 7 evladın anneye ettiğine bak GİRİŞ 10.11.2014 12:04 GÜNCELLEME 11.11.2014 15:52 Aile içinde evlatlarla ve Karı Koca arasında çıkan tartışmalar için aşağıdaki dua’yı okumanız ve Allah (C.C)’den yardım istemeniz en doğrusu olacaktır. Aile Huzuru İçin Okunacak Dua; Bir (1) Fatiha, Üç (3) ihlas okunarak sevabı Hazreti peygamber (s.a.v.)’in ruhuna hediye edilir.Sonra sabah ve akşam :Hasbiyellahü la İbadet, 'abd' kelimesinden türetilmiştir. Bu da; en yüce bilinen bir varlığa itiraz etmeksizin, karşı gelmeksizin itaat etmek, boyun eğmek demektir. Eskiden kölelere de 'abd' denirdi. Onlar, sahiplerine karşı gelmeksizin itaat ederlerdi. Çünkü onlar efendilerinin malı sayılırlardı. Etiket: Eşlerin birbirine itaat etmesi için okunacak esma. 15 Ocak 2016 No comments. El Veliyy (c.c.) Zikri Fazileti Ve Faydaları Bir dua arayın. Search for Peygamber(a.s.) Efendimizin nefsin şerrinden korunmak için okumayı tavsiye ettiği dua. İmrân İbni Husayn radıyallahu anhümâ ’dan rivayet edildiğine göre Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem onun babası Husayn’a dua etmesi için şu iki cümleyi öğretti: “Allâhümme elhimnî rüşdî ve eiznî min şerri nefsî bUvDu. Allah'ın subhanehu ve teâlâ varlık âlemindeki kanunlarında, yani sünnetullah dediğimiz yasalarda herhangi bir değişiklik olmaz. Her bir insan şu dünya hayatına hiçbir şey bilmediği halde gelir. Canlılar içerisinde ilk yılları, başka bir ifadeyle epeyce uzun bir zamanı tam bir zaaf içerisinde geçen yegâne varlık insandır. Onu sevgi ve merhametle bağırlarına basarak koruyup büyütür anne babası. İstisnaî bazı vakalar hariç, yeryüzünde gezinen her insanın buna benzer bir hikayesi vardır. Korunması, beslenmesi, bakımı ve eğitimi itibariyle canlılar içerisinde en uzun süre himayeye muhtaç olan da insandır yine. Her bir insan ilk yıllardaki zaaflarından sıyrılıp çocukluk evresini de yavaş yavaş geride bırakınca artık kendisi bir baba veya bir anne adayıdır. O zayıf, sevimli, korunmaya ve eğitilmeye muhtaç çocuk büyümüştür. Hiçbir şekilde kesintiye uğramayan sünnetullah işlemeye devam eder. Dünkü minik çocuk artık büyümüş, evlenmiş ve çocuk babası veya annesi olmaya hazırlanıyordur. O da artık aile sahibidir. Bir koyun sağımı süresi gibi hızla geçip giden ve ardında kişi için lehte yahut aleyhte birçok hüccet/delil bırakan yılların sanki hiç yaşanmamışçasına hemencecik geçiverdiğini fark ettiğinde artık pir-i fani bir ihtiyardır. İşte bu, Âdem'den aleyhisselam beri kesintisiz olarak devam edegelen sünnetullahtır. Allah subhanehu ve teâlâ şöyle buyurmaktadır "Sizi güçsüz yaratan, sonra güçsüzlüğün ardından kuvvet veren ve sonra kuvvetin ardından güçsüzlük ve ihtiyarlık veren, Allah'tır. O, dilediğini yaratır. O, hakkıyla bilendir, üstün kudret sahibidir." [1] Bir çok müfessir bu ayet-i kerimede insanın doğum ve gelişim evrelerinin söz konusu edildiğini belirtmektedir. Ömrün bereketli ve rızkın bol olması, sağlığın korunması, ölümden sonra iyilikle anılmak, hayırlı bir nesil, Allah'a ibadette başarılı olmak, zamanın kıymetini bilmek, mutluluk ve sevinci hissetmek… Tüm bunlar, ana-baba hukukuna riayet ve sıla-i rahim ile gerçekleşir, biiznillah. Rızkın artmasından maksat, takdir edilmiş olan rızkın artması yahut bereketlenmesidir. Ömrün artması da, ya hakiki manada ömrün uzaması ya da ömrün bereketli bir şekilde geçmesidir. Abdullah b. Amr b. As radıyallahu anh şöyle demiştir "Bir adam Rasûlullah'ın yanına gelerek __ Ben Allah'tan ecir isteyerek hicret ve cihat etmek üzere sana biat ediyorum, dedi. Rasûlullah şöyle buyurdu __ Annen ve babandan sağ olan var mıdır? Adam __ Her ikisi de sağdır, dedi. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu __ "Böyle iken sen Allah'tan ecir mi istiyorsun?" Adam __ Evet, deyince Rasûlullah şöyle buyurdu __ Öyleyse sen annenin ve babanın yanına dön ve onlara hizmet etmeye onlarla güzel sohbet etmeye devam et!" [2] Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem anne babaya iyilik etmeyi, vaktinde kılınan namazdan sonra Allah'a subhanehu ve teâlâ en çok sevimli olan amel olarak tarif etmiştir. Abdullah İbni Mesud'dan radıyallahu anh rivayet edildiğine göre "Ben Rasûlullah'a 'Amellerin hangisi Allah'a daha sevimlidir?' diye sordum. __ Vaktinde kılınan namaz, dedi. Ben __ Sonra hangisidir? dedim. __ Sonra, ana-babaya iyi davranmaktır, dedi. Ben __ Sonra hangisidir? dedim. __ Sonra Allah yolunda cihat etmektir, dedi." [3] Allah subhanehu ve teâlâ şöyle buyurmaktadır "Rabbin, sadece kendisine kulluk etmenizi, ana-babanıza da iyi davranmanızı kesin bir şekilde emretti. Onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa, kendilerine 'Of!' bile deme; onları azarlama; ikisine de güzel ve tatlı söz söyle. Onlara merhamet ederek tevazu kanadını indir ve 'Rabbim! Küçüklüğümde onlar beni nasıl yetiştirmişlerse, şimdi de sen onlara öyle rahmet et!' diye dua et." [4] Bu ayetlerde anne ve babası yaşlanan ve acze düşen Müslümanlara anne-baba hukuku ve onlara karşı edebe dair sadra şifa öğütlerde bulunulmaktadır. Öncelikle anne babaya merhametle muamele etmeyi öğütlüyor ayet. Zira anne-baban, sen küçükken sana büyük bir şefkat ve merhametle muamele etmişlerdi. Anne babana tevazu göster ve her daim onların emirlerine amade olduğunu hissettir. Ebu't Tufeyl radıyallahu anh şöyle anlatıyor "Ci'rane denilen bölgede Rasûlullah'ı et taksim ederken gördüm. O zaman ben çocuktum ve devenin kesilen bir parçasını taşıyordum. Bu sırada Rasûlullah'ın yanına bir hanım geldi. Rasûlullah onun oturması için hırkasını yere serdi. Ben __ Bu kadın kimdir, diye sordum __ Bu, Peygamberin sütannesidir, denildi.[5] Anne ve babaya hayır dua etmek de anne babaya iyilik yapan hayırlı evladın bir özelliğidir. Anne babaya dua etmeye onların sağlığında olduğu gibi vefatlarından sonra da devam edilmelidir. Nitekim Kur'an-ı Kerim'de müminlere şu şekilde dua etmeleri öğretilmiş ve öğütlenmiştir "Ey Rabbimiz! kıyamette hesap için ayağa kalkılacağı gün beni, ana babamı ve müminleri bağışla" [6] Useyd b. Ali b. Ubeyd, Ebu Useyd'in insanlara şöyle konuştuğunu nakletmiştir "Rasûlullah'ın yanındaydık. Bir adam dedi ki __ Ey Allah'ın Rasûlü, anam babam öldükten sonra, onlar adına yapabileceğim herhangi bir iyilik var mı?' Rasûlullah şöyle buyurdu __ Evet, var Onlara hayır dua etmek ve onlar için bağışlanma dilemek." [7] Anne ve babana güzel ve tatlı söz söyle. Anne babaya saygı ve alçakgönüllülüğü ifade eden edep ve nezaket ihtiva eden hoş sözlerle hitap et. Bu hususta Muvahhidlerin önderi İbrahim'in aleyhisselam put yontucusu olan babası Azer'e hitap ederken nezaket ve şefkat göstermesi sana örnek olarak yeter. "Babacığım! Allah tarafından sana azap dokunup da şeytanın yakını olmandan korkuyorum." [8] Anne babanı azarlama! Annen veya baban seninle konuşurken "Ya, bir sus ya! Sen ne biliyorsun ki! Tamam tamam, anladık! vs." gibi cahillere özgü kalp kırıcı, üzücü ve bizzat kendi öz nefsini küçültücü boş laflar etmekten sakın. Çünkü bu şekilde konuşmak Müslüman kişinin mürüvvetini ortadan kaldırır. Ne kadar garip bir şeydir ki nice insan, hiç tanımadığı ve tevhid ehli olup olmadığı bilinmeyen başka kimselere karşı nezaketin âlâsını sergilerken annesine veya babasına karşı edep ve güzel ahlâk sınırlarını zorlayan yakışıksız söz ve davranışlar sergileme cüretini sergileyebilmektedir. Bilinmelidir ki İslam da güzel ahlâk akide kadar önemli, değerli ve zaruridir. Nitekim Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem henüz davetin başlarında şöyle buyurmuştur "Ben güzel ahlâkı tamamlamak/mükemmelleştirmek için gönderildim." [9] Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem insanlar arasında güzel ve olgun ahlâkıyla tanınırdı. Mükemmel ahlâkın Rasûlullah'ın sallallahu aleyhi ve sellem davetinde ona büyük bir kolaylık ve fayda sağladığını görüyoruz. Davetçi kimliği olan Müslümanların da bu anlamda üstün ahlâk sahibi olması gerekir. Ahlâkın güzelliği İslam davetçisine, meşakkatli olan İslami tebliğ yolunda büyük yararlar sağlayacaktır. Bu husus anne baba hukuku açısından değerlendirildiğinde çok daha büyük bir ehemmiyet ve öncelik arz etmektedir. "İyi biliniz ki sizin en hayırlı olanınız, en güzel ahlâka sahip olanınızdır." [10] Anne ve babana sakın 'Öf!' bile deme.[11] Ayette geçen bu ifadeden maksat zaman zaman ortaya çıkması muhtemel kızgınlık ve hoşnutsuzluğu anne baba huzurunda açığa vurmamaktır. Kişinin kızgınlığını ve hoşnutsuzluğunu anne babasına duyuracak mırıltı, mırın kırın etmek veya homurdanmak da aynı mahiyettedir. Allah'a Masiyette Hiçbir Mahluka İtaat Yoktur "Biz insana, ana-babasına iyi davranmasını tavsiye etmişizdir. Çünkü anası onu nice sıkıntılara katlanarak taşımıştır. Sütten ayrılması da iki yıl içinde olur. İşte bunun için önce bana, sonra da ana-babana şükret diye tavsiyede bulunmuşuzdur. Dönüş ancak banadır. Eğer onlar seni, hakkında bilgin olmayan bir şeyi körü körüne bana ortak koşman için zorlarlarsa, onlara itaat etme. Onlarla dünyada iyi geçin. Bana yönelenlerin yoluna uy. Sonunda dönüşünüz ancak banadır. O zaman size, yapmış olduklarınızı haber veririm." [12] İbni Kesir rahimehullah yukarıdaki ayetin açıklamasını yaparken ashaptan Sad bin Ebi Vakkas'dan şu hadiseyi de nakleder "Doğrusu ben anneme karşı hürmetkar ve hayırlı birisiydim ve onun bir dediğini iki etmezdim. İslam'ı kabul edince annem bana __ Oğlum, senin icat ettiğin bu yeni din de nedir? Yemin ederim ki, sen bu dini terk edinceye kadar hiçbir şey yiyip içmeyeceğim! dedi. Ben kendisine __ Anne ne olursa olsun böyle yapma! Muhakkak ki ben hiçbir şey için dinimi terk etmem.' cevabını verdim. Annem bir gün bir gece hiçbir şey yemedi. Bitkin bir hale geldi. Ertesi gün yine hiçbir şey yemedi ve meşakkati iyice arttı. Bu halini görünce yanına gidip __ Anne sen bilirsin! Allah'a yemin ederim ki, senin yüz canın olsa ve bu canlar teker teker senden çıksa, ben yine de dinimi terk etmem. Artık sen bilirsin, ister ye, istemesen yeme. dedim. Annem benim kararlı tavrımı görünce yemek yemeye başladı. Bu hadise üzerine "Eğer onlar seni, hakkında bilgin olmayan bir şeyi körü körüne bana ortak koşman için zorlarlarsa, onlara itaat etme..." [13] ayeti nazil oldu.[14] Hiçbir Müslüman, günah işlemek veya farzlardan birisini terk etmek hususunda anne-babasına itaat edemez. Anne-babaya itaat ancak mübah olan işlerde geçerlidir. Anne-baba dahi olsa Allah'a şirk koşma yahut haramları işleme konusunda hiç kimseye itaat edilmez. Anne-babaya itaat kesin olarak İslami sınırlar içerisinde mümkündür. Haram işleme veya farzları terk etme konusunda hiçbir güce itaat edilmez. Bu konuyla ilgili uyulması gereken çizgiyi Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem net bir şekilde ortaya koymuştur "Allah'a isyan hususunda, hiçbir mahluka itaat yoktur." Ebu Bekir radıyallahu anh hilafet makamına biatla geçer geçmez ilk hutbesinde itaatin sınırını beyan etmiştir "Ben Allah'a itaat ettiğim müddetçe bana itaat edin. Şayet Allah'a isyan edersem, bana itaat etmeniz farz değildir." Hiç şüphesiz şu dünya hayatındaki yalansız, yapmacıksız, maskesiz ve üstün hakikatlerden birisi de anne babaların evlatlarına karşı meccanen/karşılıksız ve içtenlikli olarak gösterdikleri sevgi ve şefkattir. İnsanlar arasındaki münasebetler itibariyle hayattaki en yüksek hukuk her bir evladın, anne ve babasının ilgi, sevgi ve şefkatine mukabil hakları olan itaat, iyilik ve hürmettir. Ana-Babaya İsyan Ve Sıla-i Rahmi Terk Etmenin Haramlığı "Demek ki sizler iş başına gelecek olursanız, yeryüzünde fesat çıkaracak ve akrabalık bağlarını koparıp keseceksiniz, öyle mi? İşte böyleleri, Allah'ın kendilerini lanetlediği, sağırlaştırdığı ve gözlerini kör ettiği kimselerdir." [15] Bu ayet, İslam'da akrabalık münasebetlerinin koparılıp kesilmesinin haram olduğunu kesin olarak ortaya koymaktadır. Kur'an-ı Kerim'in değişik yerlerinde akrabalarla iyi ilişkiler kurulması öğütlenip teşvik edilmiş ve büyük sevaplardan sayılmıştır. Ayetten anlaşılan manalardan biri şudur Eğer sizler, güzel ahlâkın da menbaı olan tevhid ve sünnet nizamından yüz çevirerek münafıklık ederek dini müdafaa etmekte yılgınlık gösterir ve şu mükemmel yeryüzü düzenini kuran İslam için vaktinizden, malınızdan ve canınızdan fedakârlık yapmaktan usanırsanız ulaşacağınız netice; yüzyıllardır birbirinizin boynunu vurduğunuz, kendi çocuklarınızı bile itikaden, ruhen, zihnen ve ahlâken diri diri gömdüğünüz ve Allah'ın arzında zulüm ve fesadı yaydığınız o cahiliye sistemine dönmekten başka ne olabilir? Bu ayetin bir başka açıklaması da şöyledir Tıpkı bugün olduğu gibi sizler böyle hareket edip yaşadığınız müddetçe, iman ettiğinizi iddia ettiğiniz Tevhid dinine karşı içinizde hiçbir samimiyet ve vefakârlık yoksa ve siyasî aşiret formuna dönüştürülmüş olan cemaatlerinize, tarikatlarınıza veya partilerinize değil bu din uğruna hiçbir fedakârlığa hazır değilseniz ve böyle bir ahlâki anlayış içerisinde olduğunuz halde Allah subhanehu ve teâlâ size dünyada hakimiyet/güç verip yetki/otorite sahibi kıldığında; sizlerden akrabalık bağını kesip koparmak, zulüm ve fesadı yaygınlaştırmak ve kardeş kanına girmekten başka bir şey yapmanız beklenmez. "İşte böyleleri, Allah'ın kendilerini lanetlediği.." yani rahmetinden kovup uzaklaştırdığı ve hakka karşı "…sağırlaştırdığı…" ve hayırdan yana kalplerini "…ve gözlerini kör ettiği kimselerdir." Şüphesiz ki yüce Allah'ın tevhidden sonraki en faziletli hakkı namazdır. Kul haklarının en faziletlisi de ana baba hakkıdır. Fedakârlıkların en faziletlisi cihaddır. Zira cihad; hem Allah'ın hakkını hem de kul hakkını koruyacak en etkin vasıtadır. Ana babaya iyi davranmanın namaz ve cihadla zikredilmesi, bu amelin İslam'daki değerini ve önemini gösterir. "Anne babasından birisinin veya her ikisinin ihtiyarlığına yetişip de cennete giremeyen adamın burnu yerde sürünsün, burnu yerde sürünsün, burnu yerde sürünsün…" [16] Anne babanın orta yaşlı-genç olması kişiyi onlara karşı 'İyi davranılmasa da olur…' gibi bir yanılgıya sürüklememelidir. Konunun başlarında zikrettiğimiz hadis-i şerifte anne babanın ihtiyarlık hallerinden bahsedilmesi, daha çok itina, hürmet ve ehemmiyet gösterilmesi gereğinden dolayıdır. Çünkü o zaman anne babanın ihtiyaçları daha da artmış olur. Anne babanın ömrünün hangi devrinde olursa olsun, onlara karşı asi olmak, mümin kişiyi Allah'ın subhanehu ve teâlâ rahmetinden kovulmaya ve cehenneme atılmaya müstahak kılar. Kur'an-ı Kerim, ana-baba hukukuna riayetsizlikten ve sıla-i rahmi terk etmekten kesin ve ısrarlı bir surette sakındırır. "Ey insanlar! Adını kullanarak birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah'tan ve akrabalık haklarına riayetsizlikten sakının." [17] Bilindiği üzere günahlar kötü neticelerine göre dereke derekedir. Anne ve babaya asi olmak ve akrabalık bağlarını kesip koparmak da bu çerçevede tasnif edilmiştir. Ebu Bekre Nufey b. El-Haris radıyallahu anh şöyle demiştir "Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem üç defa __ Beni iyi dinleyin! Size büyük günahların en büyüklerini haber vereyim mi? dedi. Biz de __ Evet ey Allah'ın Rasûlü, deyince, şöyle buyurdu __ Allah'a şirk koşmak ve anne babaya asi olmak. Rasûlullah yaslandığı yerden doğruldu ve __ İyi bilin ki, yalan söylemek ve yalancı şahitlikte bulunmak bunlar da büyük günahlardandır." [18] Allah'a subhanehu ve teâlâ şirk koşmak büyük bir bühtan ve iftiradır. Allah'tan subhanehu ve teâlâ başkasına boyun eğmek ve mutlak manada itaat etmektir. Sahte ilahlara tapınmak ve tağutlara kullukta bulunmaktır. Anne babaya isyan ise; iyiliği inkâr etmek , onların hakları hakkında gaflete düşmek ve insanın asaletine hakarette bulunmak demektir. Allah'dan "Allah'ın gözetilmesini emrettiği şeyleri gözeten, Rabblerinden sakınan ve kötü hesaptan korkan kimseler " [19] den olmayı niyaz edelim. Allah'a hamd, Rasûlullah'a salât ve selam olsun. [1] . 30/Rum, 54 [2] . Muslim [3] . Buhari, Muslim [4] . 17/İsra, 23-24 [5] . Buhari, Edebu'l Mufred, 1295. [6] . 14/İbrahim, 41 [7] . Taberanî, Kebir, 19/267. [8] . 19/Meryem, 45 [9] . Buhari [10] . Buhari-Muslim [11] . Bkz. 17/İsra, 23 [12] . 31/Lokman, 14-15 [13] . 31/Lokman, 15 [14] . İbn-i Kesir, Tefsiru'l Kur'an'il Azim [15] . 47/Muhammed, 22-23 [16] . Muslim [17] . 13/Ra'd, 21 [18] . Muttefekun Aleyh [19] . 12/Ra'd, 21 Evladı anneye bağlamak için dua özellikle de evlatlarının kendilerine düşkün olmasını isteyen pek çok anne tarafından araştırılıyor. Bunun için annelerin ya da anne adaylarının edebilecekleri çeşitli dua önerileri bulunuyor. Bu dualar ile birlikte evlatlarının kendilerine bağlı olmasını Allah’tan isteme fırsatı elde ediyorlar. Özellikle de dua ederek hayırlı bir evlat yetiştirdikleri zaman ve Allah’a tevekkül ettikleri zaman evlatlarının kendilerine son derecede bağlı olmasını sağlayabiliyorlar. Evladı Anneye Bağlamak İçin Dua Anneler evlatlarının kendilerine bağlı olması için genellikle ne tür dualar edebileceklerini araştırıyorlar. Bu dua evlat dışında insanların sevdikleri kişileri kendilerine bağlamaları için de okunuyor. Özellikle de bunu yapan kişilerin öncelikli olarak duaya inanmaları gerekiyor. Çok kuvvetli bir dua olmasının yanı sıra inanmak da tesir etmesi adına oldukça önem taşıyor. Bunun için gerekli olan adımların eksiksiz bir biçimde tamamlanması gerekiyor. Bu adımlar ise şu şekilde sıralanıyor; Cuma gecesi kalkmak Abdest almak Kıbleye dönmek Duha suresini okumak Eve bağlamak istenilen kişinin üzerine değmiş elbisesini tutmak Erbaini idrissiyede geçen İsmi şerifi okumak Bunu Cuma gecesi sonrasında her sabah ve akşam tekrarlamak Tüm bu adımları eksiksiz bir biçimde yerine getiren kişilerin özellikle de duanın tesir edeceğine inanmaları gerekiyor. Bunu inanarak yapan kişiler genel olarak dualarının kabul olduğunu dile getiriyorlar. Sevdikleri insanlar için isteyen herkes bu duayı okuyabiliyor. Öte yandan özellikle de evden uzak olan erkek çocuğu eve bağlamak için dua diye aratıldığı zaman en çok bu dua karşımıza çıkıyor. Böylelikle de anneler evlatlarının kendilerine daha yakın ve daha bağlı hale gelmesini sağlama imkanını elde ediyorlar. Huysuz Evlat İçin Hangi Dua Okunur? Huysuz evlat için dua özellikle de evlatları ile baş etmek konusunda sorun yaşayan pek çok anne tarafından araştırılıyor. İster kız isterse de erkek olsun fark etmeksizin bu dua son derecede etki gösteriyor. Anneler huzursuz olan evlatlarının daha huzurlu ve sakin olabilmelerini sağlamak adına bu duayı istedikleri her an okuma imkanına da sahip oluyorlar. Böylelikle de duayı gerçekten de inanarak okudukları zaman genel anlamda etkisini ciddi anlamda görme imkanını da elde ediyorlar. Evladı eve bağlamak için dua kadar evlatların daha huzurlu olmalarını sağlamak adın okunan dua da pek çok kişi tarafından araştırılmaya devam ediliyor. Bunun için annelerin öncelikle gerekli olan ismi çekmeleri gerekiyor. Anneler gerekli duayı yaptıkları zaman genel anlamda çocuklarının huylarının çok daha iyiye gittiğini de görüyorlar. Bunun için uygulamaları gereken adımlar ise şu şekilde sıralanıyor; Boş bir kap içerisine su doldurmak 7 kez Ya Mukit ismini okuyarak kap içerisindeki suya üflemek Kap içerisinde yer alan suyu çocuğa içirmek Tüm bu adımları eksiksiz bir biçimde yerine getiren anneler, çocuklarının huylarının çok daha iyi hale gelmesini sağlıyorlar. Gerekli olan duanın okunması ve suyun sorunsuz bir biçimde çocuğa içirilmesi durumunda Allah’ın izni ile bu evlatların huylarında hızlı şekilde ciddi bir güzelleşme meydana geliyor. Evlada Nasıl Dua Edilir? Evlada dua etmek hem anneler hem de babalar için oldukça kıymetli bir hal alıyor. Neredeyse tüm anne ve babalar evlatlarının son derecede hayırlı olmalarını ve iyi yerlere gelmelerini isteyerek mücadele ediyorlar. Evlat için en çok da anne ve babaların duaları kabul oluyor. Bu nedenle de evlatlarının hayırlı insanlar olmasını ve güzel yerlere gelerek iyi işler yapmasını isteyen anne ve babaların çocukları için dua etmeyi de ihmal etmemeleri gerekiyor. Anne ve babanın çocuktan razı olması Allah katında ciddi anlamda önem taşıyor. Bunun için de anne ve babaların çocukları için olabildiğince güzel şeyler düşünmeleri gerekiyor. Eğer bir anne ve baba çocuklarından razı olmaz ise bu evlatların hayatlarında ciddi anlamda sıkıntılar meydana geliyor. Ancak anne ve baba çocuklarından razı oldukları zaman ve onlar için dua ettikleri zaman evlatların işleri ve güçleri genel anlamda rast gidiyor. Evlatlar dışında aileyi birbirine bağlayan dua da pek çok kişi tarafından araştırılan konular arasına yer alıyor. Özellikle de kadınlar hem çocukları hem de eşleri ile dağılmaz bir aile kurmak adına ellerinden gelenleri fazlası ile yapıyorlar. Ellerinden gelenleri yapmalarının yanı sıra dua ederek Allah’a tevekkül edilmesi de işlerin her zaman için çok daha iyi bir şekilde ilerlemesini sağlıyor. Bu nedenlerden dolayı da dua etmek ciddi anlamda önem taşıyor. Hayırlı Evlat İçin Hangi Surenin Okunması Gerekir? Hayırlı evlat için sure araştıran kişiler de hangi sureyi kaç kez okumaları gerektiğinin konusunu merak ediyorlar. Anne olan kişiler ya da anne adayı olan kadınlar özellikle de kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim içerisinde yer alan sureler ile birlikte bunu Allah’tan en iyi şekilde isteyebiliyorlar. Böylelikle de gerekli olan sureyi de okumalarının ardından duaların tesirleri çok daha hızlı ve kolay bir biçimde gerçekleşiyor. Evlatlarının hayırlı olmasını herkes istiyor. Bunun için de evlatlar için sure pek çok kişi tarafından araştırılan konular arasında yer alıyor. Evlatlarının kendilerine bağlı ve hayırlı olmasını isteyen kişilerin de Meryem suresini okumaları oldukça etki gösteriyor. Bunun için de şu adımların uygulanması gerekiyor; 41 adet hurma almak Meryem suresini okuyarak hurmaların üzerine üflemek Hamilelik ya da emzirme döneminde olan anne adayları için hurmaları yemek Dünyaya gelen çocuklar için hurmaları yedirmek Evladı Anneye Bağlamak İçin Dua Bu adımların inanarak yerine getirilmesi durumunda Allah’ın izni ile dualar en etkili biçimde kabul oluyor. Böylelikle de anneler evlatlarının hem kendilerine bağlı hem de hayırlı olmalarını sağlayabiliyorlar. Anne ve Oğul Arasındaki Sevgiyi Artıran Dua Anne ve oğul arasındaki sevgi için dua etmek isteyen kişiler de evlatlarının hayırlı olması için hangi duayı okuyacaklar ise bu duaları okuyabiliyorlar. Evlatların cinsiyetleri ister kız olsun isterse de erkek olsun hayırlı olmaları adına dualarda herhangi bir değişiklik meydana gelmiyor. Özellikle de Meryem suresinin okunması ardından dua edilmesi durumunda dualar çok daha etkili hale geliyor. Ancak anneler oğulları ile aralarındaki sevgi bağını artırmak istedikleri zaman öncelikli olarak dikkat etmeleri gereken bir durum oluyor. Bu durum da kesinlikle inanmak olarak karşımıza çıkıyor. Eğer insanlar gerçekten de kalpten inanarak bu duaları ederler ise duaları en etkili biçimde kabul oluyor. Böylelikle de aile içerisinde her şey tam da istendiği gibi olmaya devam ediyor. İlginizi Çekebilir Para Yağdıran Dua Denenmiş Anne Kızın Arasını Düzeltmek İçin Dua Anne kızın arasını düzeltmek için dua özellikle de annesi ile ya da kızı ile arası açık olan kişiler tarafından araştırılan konular arasında yer alıyor. Eğer anneler bir sebepten dolayı kızları ile sorun yaşamışlar ise Allah’a dua etmeleri gerekiyor. Özellikle de evladı kendine bağlayan duayı okudukları zaman ve buna en önemlisi de inandıkları zaman kızları ile aralarındaki sorunun en kısa süre içerisinde çözülmesini sağlıyorlar. Böylelikle de ortada herhangi bir şekilde küslük ya da tartışma kalmıyor. Aile, toplumun en küçük fakat en önemli bir parçasıdır. Bu aile biriminin temeli ise anne ve babadır. Anne babaya itaat etmek, hürmette bulunmak ve ihtiyaçlarını temin etmek dinî, fıtrî ve vicdanî bir vazifedir. Şartlar ne kadar ağır olursa olsun anne ve babaya yardım etmek, hizmet edip ihtiyaçlarını gidermek ve onları himaye etmek bir evlat için farzdır. Allah-ü Teâla Hazretleri bir ayette mealen şöyle buyurur “Rabbin, Kendinden başkasına kulluk etmeyin. Ana ve babaya ihsan edin.’ diye hükmetti. Eğer onlardan biri veya her ikisi senin yanında ihtiyarlığa ererlerse onlara Öf!..’ bile deme. Onları azarlama. Onlara çok güzel ve tatlı söz söyle.”1 Kullarına daima lütuf ve ihsanda bulunan Cenab-ı Hak, bu ayette önce zatından başkasına ibadet etmemeyi ve hemen ardında da ana babaya ihsanda bulunmayı, onlara hürmet etmeyi ve haklarında güzelce muamelede bulunmayı emretmiştir. Buradaki ihsanın manası çok geniştir. Yani “Ey insanlar! Onlara hürmet edin, güzel davranın. Çünkü onların size şefkat ve merhametleri pek çoktur. Sizin vücuda gelmenize vasıta olmuşlardır. Yine onların vesilesiyle Allah’ı tanıyıp, varlığını ve birliğini tasdik edip O’na muhabbet etmişsiniz. O sayede ebedi bir hayata ve saadete namzet olmuşsunuz.” Anne ve babanın evlatlarına yapmış oldukları ikram ve ihsanlara bedel evlat da onlara karşı ikram ve ihsanda bulunmakla mükelleftir. Bu hem insanî hem de vicdanî bir vazifedir. Çünkü mahlukat içerisinde evladına en ziyade şefkat ve merhamet eden peder ve validelerdir. Azamet-i İlâhiyi tefekkür edip, Cenab-ı Hakk’ın bütün kemal sıfatlarla muttasıf, noksan sıfatlardan münezzeh olduğunu bilerek, O’na itaat ve ibadete devam etmeli; sonra da mahlukat içerisinde şefkat ve merhamete en ziyade layık olan ana ve babaya hürmet ve ihsanda bulunmalı ve böylece rızalarını almalıdır. Ayrıca, onların hizmetlerinden dolayı usanmamak, bazı sözlerinden ve hareketlerinden gücenerek onların kalplerini kıracak hoş olmayan lâflardan sakınmak, güzel ve yumuşak bir tarzda konuşmak ve iyilik etmeye devam etmek lazımdır. Nitekim bir ayette şöyle buyrulur “De ki Rabbinizin size neleri haram kıldığını okuyayım O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın, ana babaya iyilik edin…”2 Demek ki, iyilik, ihsan, ikram, itaat ve hürmette herkesten önce ana ve baba gelir. Eğer anne ve baba fakr-ü zaruret içinde iseler, başka kimselere sadaka vermek caiz değildir. Başka bir ayette ise şöyle buyrulur “Ey Muhammed! Sana nereye infak edeceklerini soruyorlar. De ki Hayır olarak verdiğiniz nafaka, ana baba, yakınlar, öksüzler, yoksullar ve yolda kalmışlar içindir. Hayır olarak daha ne yaparsanız herhalde Allah onu bilir.”3 İnsan her yaşında valide ve pederine itaat etmeli ve onların kalplerini incitmemek ve gönüllerini rencide etmemek için azami gayret göstermelidir. Çünkü bu Cenab-ı Hakk’ın bir emridir. Evladın peder ve validesine göstermiş olduğu hürmet ve tazim, onların hizmet ve fedakarlıklarına karşı bir vazife-i şükrandır. Bediüzzaman Hazretleri bu hususta şöyle buyurur “Evet dünyada en yüksek hakikat, peder ve vâlidelerin evlâdlarına karşı şefkatleridir. Ve en âlî hukuk dahi, onların o şefkatlerine mukabil hürmet haklarıdır. Çünki onlar, hayatlarını kemal-i lezzetle evlâdlarının hayatı için feda edip sarfediyorlar. Öyle ise, insaniyeti sukut etmemiş ve canavara inkılab etmemiş herbir veled; o muhterem, sadık, fedakâr dostlara hâlisane hürmet ve samimane hizmet ve rızalarını tahsil ve kalblerini hoşnud etmektir. Amca ve hala, peder hükmündedir; teyze ve dayı, ana hükmündedir.” “İşte o mübarek ihtiyarların vücudlarını istiskal edip ölümlerini arzu etmek, ne kadar vicdansızlık ve ne kadar alçaklıktır bil, ayıl! Evet hayatını senin hayatına feda edenin zeval-i hayatını arzu etmek, ne kadar çirkin bir zulüm, bir vicdansızlık olduğunu anla!”4 İslâm ülkesinde doğup büyümüş, dini edep ve terbiyeyle yetişmiş bir insan, ulvî bir ruh ve vicdana malik ise elbette ebeveynine karşı elinden geldiği kadar maddi ve manevi fedakarlıkta bulunacaktır. Çünkü bugünün evlatları yarının anne ve babaları olacaklardır. Bir evlat, anne babasına nasıl muamele ederse, kendi evlatlarından öyle muamele görür. “İşte, ey insan, aklını başına al. Eğer sen ölmezsen, ihtiyar olacaksın elcezâumincinsilamel sırrıyla, sen valideynine hürmet etmezsen, senin evlâdın dahi sana hizmet etmeyecektir. Eğer âhiretini seversen, işte sana mühim bir define Onlara hizmet et, rızalarını tahsil eyle.” “Eğer dünyayı seversen, yine onları memnun et ki, onların yüzünden hayatın rahatlı ve rızkın bereketli geçsin. Yoksa onları istiskal etmek, ölümlerini temenni etmek ve onların nazik ve seriütteessür kalblerini rencide etmekle, hasireddünyâvelahire sırrına mazhar olursun. Eğer rahmet-i Rahmân istersen, o Rahmân’ın vedîalarına ve senin hanendeki emanetlerine rahmet et.” 5 Evet, peder ve valide, hayatlarını evlatları için feda etmişlerdir. Acaba bir evlat sahibi olmak ne kadar zorluklar, zahmetler ve emekler sonunda gerçekleşmiştir. Evladın istikbal ve saadetlerini temin için kim bilir ne kadar ızdıraplara, elemlere, kederlere ve zahmetlere katlanılmıştır. Bir ayette mealen şöyle burulur “Biz insana, anasına ve babasına itaati de tavsiye ettik. Anası onu zayıflık üstüne zayıflıkla taşıdı. Onun sütten ayrılması da iki yıl içindedir. Biz insana Bana, anne ve babana şükret.’ diye de tavsiye ettik. Dönüş, ancak banadır.”6 Başka bir ayette ise şöyle buyrulur “Biz insana ana ve babasına iyilik yapmayı tavsiye ettik. Anası onu zahmetle karnında taşıdı ve zahmetle doğurdu. Onun ana karnında taşınması ile sütten kesilme süresi otuz aydır. Nihayet insan olgunluk çağına ulaşıp, kırk yaşına geldiğinde der ki Ey Rabbim! Bana ve ana babama ihsan ettiğin nimetlerine şükretmemi ve senin hoşnut olacağın salih amel işlememi ilham et. Benim neslimden gelenleri de salih kimseler kıl. Doğrusu ben tevbe edip sana yöneldim. Ve ben gerçekten Müslümanlardanım.’“7 Anne ve babanın evlatlarına karşı gösterdikleri şefkat ve muhabbet, saf, berrak ve karşılıksızdır. Bediüzzaman Hazretleri bu hakikatı şöyle ifade eder “Hattâ hâlis muhabbet, fıtrat-ı insaniyede ve umum vâlidelerde dercedilmiştir. İşte bu hâlis muhabbete tam manasıyla vâlidelerin şefkatleri mazhardır. Vâlideler o sırr-ı şefkat ile, evlâdlarına karşı muhabbetlerine bir mükâfat, bir rüşvet istemediklerine ve taleb etmediklerine delil; ruhunu, belki saadet-i uhreviyesini de onlar için feda etmeleridir. Tavuğun bütün sermayesi kendi hayatı iken, yavrusunu itin ağzından kurtarmak için -Hüsrev’in müşahedesiyle- kafasını ite kaptırır.”8 İnsanlık hali olarak anne baba çocuklara bazı sıkıntılar verebilir. İhtiyarlık ve hastalık gibi hallerinden dolayı bakımları zor olabilir. Durum ne olursa olsun bir evlat anne-babasına bakmayı hiçbir halde terk edemez ve hizmette kusur edemez. Burada başımdan geçen bir hadiseyi anlatmak istiyorum. Bir gün yanıma bir zat geldi. Annesinin kendilerini çok rahatsız ettiğini, hanımı ile geçinemediğini, her işlerine karıştığını, ahlakının iyi olmadığını ve bu yüzden kendisine ayrı bir ev tutmak istediğini ve bunun dini yönden bir sakıncası olup olmadığını sordu. Ben de; “Annenizin ihtiyaçlarını temin etmek ve hürmette kusur etmemek şartıyla, ona ayrı bir ev tutmanızın dini yönden bir sakıncası yoktur.” dedikten sonra, kendisine şöyle dedim “Annen geceleri sizi uykudan kaldırıyor mu?” “Hayır.” dedi. “Peki, annen zaruri ihtiyaçlarını karşılayabiliyor mu?” diye sordum, “ Hocam, annem fazla yaşlı değil, bu noktada bize bir sıkıntısı yoktur.” dedi. “Peki annen geceleri ağlıyor mu?” diye sordum. “Hayır.” cevabını verdi. Bu kez kendisine şöyle dedim “Yahu annen seni dokuz ay karnında taşıdı, zorluklarla dünyaya getirdi, iki sene emzirdi, geceleri senin için uykusuz kaldı, her gün birkaç kez temizliğini yaptı ve çeşitli meşakkatlerle seni bu yaşa kadar getirdi. Onun sana yaptıklarını şimdi sen ona yapabiliyor musun?” “Hayır hocam.” diye cevap verdi. Bu sohbetten sonra biraz düşündü ve şöyle dedi “Hocam sizin bu söylediklerinizden irşad oldum ve iyi bir ders aldım. Anama başka bir ev tutmaktan vazgeçtim. Bundan sonra ona daha ziyade hizmet edeceğim.”dedi. Bunun üzerine ben de ona Hz. Peygamber’in şu hadis-i şeriflerini hatırlattım. “Anne, cennet kapılarının orta kapısıdır. Dilersen bu kapıyı zayi et veyahut onu koru.” İşte ey insan! Sen o kapıdan cennete gireceksin. İstersen o kapıyı açık tut, istersen kapa. Artık sen bilirsin. Adamın biri Peygamber Efendimiz’e “Ya Resûlullah! Cihada gitmek istiyorum, ne buyurursunuz?” diye sorunca, Allah Resûlü “Anan baban hayatta mı?” diye sordular. O kimsenin “Evet” demesi üzerine, Hz. Peygamber “Öyle ise ana babanın yanında dur ve onlara hizmet eyle, cihada gitmiş kadar sevap alırsın.” diye buyurdular. Bundan da anlaşıldığı gibi, ana babaya hizmet etmek, insana Allah yolunda cihad kadar sevap kazandırabilir. İki dünyasının saadet ve selametini, huzur ve rahatını isteyen kişi ana ve babasına ihsan ve hürmet etsin. Ana ve babasına ihsan ve itaat edenin ömrü uzun ve rızkı bereketli olur. Ana baba hakkını taktir etmek mümkün değildir. Onların hukukları çok ehemmiyetli ve son derece mukaddestir. Onlara hürmet etmek, hak ve hukuklarına riayet etmek vaciptir. Peygamber Efendimiz şöyle buyururlar “Bir evlat hiçbir iyilikle babanın hakkını ödeyemez. Ancak onu köle olmuş bir vaziyette bulur da satın alarak hürriyetine kavuşturursa, o zaman hakkını ödemiş olur.” Yine adamın biri “Ya Resûlullah! Kime ihsan edeyim?” diye sorunca, Allah Resûlü Üç kez “Anana!..” dedikten sonra, dördüncüsünde “Babana!..” diye buyurdular. Evet, Allah’ın rızası, ana babanın rızasına bina edilmiştir. Ana ve baba evladından razı olmazsa, Allah da ondan razı olmaz. İsterse o kimse başını hiç secdeden kaldırmasın. Bir hadis-i şerifte şöyle buyrulur “Üç kimse vardır ki, Allah kıyamet günü onların yüzene bakmaz. Ana ve babasına asi olan, devamlı içki içen ve yaptığı herhangi bir iyiliği başa kakan.” Ana ve babasını razı eden bir kimsenin, hukukullaha karşı noksanlıkları olsa bile, mağfirete mazhar olması kuvvetle muhtemeldir. Nitekim, Allah Resûlü şöyle buyururlar “Cennet anaların ayağı altındadır.” “Allah’ın rızası ana-babanın rızasındadır.” “Allah’ın rızası, babanın rızasında, gazabı da gazabındadır.” Ana babasına hürmette kusur eden, kalplerini kıran ve onlara asi olan kimselerin dünyada dahi su-i akibete uğradıkları, perişan ve bedbaht oldukları herkesin malumudur. Burada asr-ı saadette cereyan eden şu ibretli kıssayı dikkatinize sunmak istiyorum Bir kadın Resûlullah Efendimize gelerek “Ey Allah’ın Resûlü! Kocam son anlarını yaşayan bir hastadır; yanında şehadet getirdiğim halde, dili dönmüyor ve kelime-i şehadet getiremiyor. Buna bir çare bulun da dilinin bağı çözülsün ve şehadet kelimesini söylesin.” dedi. Resûlullah Efendimiz ona “Eşinin sıhhatli zamanındaki yaşantısı nasıldı? Müslümanlığın icaplarını yerine getirir miydi?” diye sordu. Kadın “Ya Resûlullah! Kocam Müslümanlığın icaplarını yerine getirir ve dinin haram kıldığı şeylerden şiddetle içtinab ederdi.” dedi. Bu sefer Allah Resûlü “O halde sen git, onun annesini bana gönder.” dedi. Biraz sonra Resûlulah’ın huzuruna giren yaşlı bir kadın “Ey Allah’ın Resûlü! Ben Alkame’nin annesiyim, beni çağırmışsınız.” dedi. Hz. Peygamber ona “Oğlun Alkame’den razı mısın? Sana karşı evlatlık vazifesini yerine getiriyor muydu? Yoksa sana karşı itaatsizlikte mi bulunuyordu?” diye sordular. Kadın biraz durakladı, durumundan oğluna karşı bir kırgınlığı olduğu belliydi. Daha sonra “Hayır, Yâ Resûlellah! Oğlum çok iyidir, bana karşı hürmet ve itaatte kusur etmezdi. Ancak evlendikten sonra, özellikle de son zamanlarda bana karşı davranışları çok değişti ve kalbimi kırdı. Bu bakımdan ona biraz dargınım.” dedi. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem Efendimiz, ashabına odun toplayıp büyük bir ateş yakmalarını emrettiler. Kadın “Ey Allah’ın Resûlü! Ne için ateş yaktırıyorsunuz?” diye sordu. Allah Resûlü “Oğlun Alkame’yi yakmak için.” diye buyurdu. Kadın “Niçin onu yakmak istiyorsun Yâ Resûlellah?” diye sorunca, Efendimiz şöyle buyurdular “Çünkü, karısının sözü ve teşviki ile veli nimeti olan anasını darıltanları Cenab-ı Hak, cehenneminin şiddetli ateşi ile uzun müddet yakacaktır. Eğer sen Alkame’ye hakkını helal etmezsen, o da aynı azaba düçar olacaktır. Bari ben onu burada yakayım da cehennemin o şiddetli azabından kurtulsun.” Bunun üzerine evladına karşı şefkat ve merhamet dolu olan kadın “Yâ Resûlellah! Ben oğlum Alkame’ye hakkımı helal ediyorum, onun ne dünyada ne de ahirette yanmasına gönlüm razı olmaz.” dedi. İşte bir annenin evladına karşı olan şefkat ve merhameti. Bunun üzerine Hz. Peygamber Efendimiz, Hz. Bilal’i ve Selman-i Farisi’yi Alkame’nin evine göndererek, onun dilinin çözülüp çözülmediğini öğrenmelerini söyledi. Onlar Alkame’nin evinin önüne gelince; onun yüksek bir sesle kelime-i şehadet getirdiğini işittiler. Peygamber Efendimiz bir defasında öfkeli bir şekilde üç defa “Yazıklar olsun o kimseye.” dediler. Ashab-ı Kirâm “Kimdir o? Ey Allah’ın Resûlü” diye sorunca, Hz. Peygamber şöyle buyurdular “Ana-babası veya bunlardan biri yanında ihtiyarladığı hâlde, Cennet’e giremeyip Cehennem’e giden kimseye.” Bir gün bir zat Resûlullah Efendimize gelerek şöyle dedi “Ey Allah’ın Resûlü! Ben annemin her türlü hizmetini görüyor ve ona hürmette kusur etmiyorum. Acaba onun hakkını ödemiş oldum mu?” diye sorunca, Allah Resûlü şöyle buyurdular “Asla, sen annen ölsün diye ona hizmet ediyorsun, ama o senin büyümen ve muammer olman için sana hizmet ediyordu.” Bu konudaki bazı hadîs-i şerifleri de dikkatinize sunmak istiyorum “Cennet kokusu beş yüz yıllık mesafeden duyulur. Ana-babasını Üzenler ve sılâ-i rahmi terk edenler bunu duyamaz.”9 “Ömrünün uzun, rızkının bereketli olmasını isteyen, ana-babasına iyilik etsin, sıla-ı rahmde bulunsun.” “Allah indinde en faziletli amel, vaktinde kılınan namazdır, ana-babaya iyilik ve Allah yolunda cihad etmektir.” Müslim “Üç kişinin duası kabul olur. Ana-babanın, mazlumun ve misafirin duası.” Tirmizi “Ana-babanın duası, ilahi hicaba ulaşır, duaları kabul olur.”İbn-i Mace “Ana-babanın çocuğuna ve mazlumun zalime olan bedduaları reddolmaz.” Tirmizi “Kendinize, evladınıza ve malınıza beddua etmeyin! Duaların kabul olduğu bir saate rastlar da bedduanız kabul olur.” Müslim “Ana-babasından biri hayatta olup da, onun rızâsını almayan ve onu küstüren kimse, Cehenneme girmeye müstehak olur.” “Baba sevgisini koru. O sevgiyi kesip atarsan Allah da senin mutluluk ışığını söndürür.” Ashâb-ı kiramdan biri “Yâ Resûlallah! Ana-baba, evlâtlarına zulmetseler de rızâlarını alamayan yine Cehenneme gider mi?” diye sorunca; Hz Peygamber üç defa “Evet zulmetseler de…” diye buyurdular. Beyhakî Buna göre, ana-baba evlâda haksızlık yapsalar ve ona zulmetseler bile, yine de evlat, onları üzmemeye, küstürmemeye çalışmalıdır. Ana-baba kötü bile olsa, yine onlarla iyi geçinmeli, ziyaretlerine gidilmeli, hiç olmazsa bazı vesilelerle hatırları sorulmalıdır. Onların günah olan emirleri yapılmaz ama, yine de onları üzücü söz ve davranışlardan kaçınılmalıdır. Anne baba evladına Allah’a isyan etmesini, O’nun emirlerine karşı gelmesini isterse o zaman itaat edilmez. “Anam-babam çok şefkatsiz, onlara nasıl itâ’at edeyim?“ diyen bir kimseye, Resûlullah Efendimiz şöyle buyurdular “Anan seni dokuz ay karnında gezdirdi. İki yıl emzirdi. Seni büyütünceye kadar koynunda besledi ve sakladı, kucağında gezdirdi. Baban da seni büyütünceye kadar birçok zahmete katlandı. İdâre ve mâişetini temîn etti. Sana dînini, îmânını öğretti. Seni İslâm terbiyesi ile büyüttü. Şimdi nasıl olur da şefkatsiz olurlar? Bundan daha büyük ve kıymetli şefkat olur mu?” Ana-baba çağırdığı zaman herhangi bir işle uğraşırsan, hemen onu terk edip, derhal ana-babanın emrine koş! Anan-baban sana kızıp bağırırsa, onlara sen bir şey söyleme! Ananın-babanın duasını almak istersen, sana emrettikleri işleri çabuk ve güzel yapmaya çalış. Sana gücenmelerinden ve beddua etmelerinden kork! Sana darılır iseler, onlara karşı sert söyleme! Hemen ellerini öperek gazaplarını teskin et. Ananın-babanın kalblerine geleni gözet! Çünkü senin saadet ve felaketin, onların iki dudakları arasındadır. Anan-baban hasta ise, ihtiyar ise, onlara yardım et. Saadetini onlardan alacağın hayır duada bil. Eğer onları incitip, beddualarını alırsan, dünya ve ahiretin harap olur. Atılan ok tekrar geri gelmez. Onlar hayatta iken, kıymetini bil. Yüce dinimiz İslâm, anne baba hakkına büyük önem vermiş ve onların meşru ve makul arzularını yerine getirmeyi evladın en büyük vazifesi saymıştır. Ancak, bir evlat, onların meşru olmayan isteklerini yapmamaktan dolayı mesul olmaz. Ana ve babası Eğer şu isteğimi yapmazsan, sana hakkımı helal etmem.” dese bile, onların bu sözü dikkate alınmaz. Çünkü Allah’ın emirleri, anne babanın hakkından önde gelir. Bir ayette şöyle buyrulur “Biz insana, ana babasına iyi davranmasını tavsiye etmişizdir. Eğer onlar, seni, hakkında bilgin olmayan bir şeyi körü körüne bana ortak koşman için zorlarlarsa, onlara itaat etme. Dönüşünüz ancak banadır. O zaman, size yapmış olduklarınızı haber vereceğim.”10 Peygamber Efendimiz de “Allah’a isyan olan yerde, ana baba da olsa mahluka itaat edilmez.” diye buyurmuşlardır. Evet, “Hakk’ın hatırı âlidir, hiçbir şeye feda edilmez…” Sa’d b. Ebi Vakâs, annesine hürmet ve itaat eden biri idi. Müslüman olunca, annesi ona “Ey Sa’d! Bu yaptığın nedir? Ya sen bu yeni dinini bırakırsın ya da ben yemem, içmem ve sonunda ölürüm. Sen de benim yüzümden; anasının katili’, diye ayıplanırsın.” dedi. Sa’d bin Ebi Vakkas “Anneciğim böyle yapma. İyi bil ki, ben bu dini bırakmam.” diye cevap verdi. Böylece iki gün iki gece bekledi. Annesi ne yedi ne içti. Bunun üzerine Sa’d bin Ebi Vakkas tekrar ona şöyle dedi “Vallahi anne, iyi bil ki, senin yüz canın olsa, bunlar birer birer çıksalar, ben yine de dinimden dönmem. İster ye, ister yeme. Artık sen bilirsin.” dedi. Oğlunun bu kararlılığı karşısında annesi direnmekten vazgeçti. Bir müminin anne ve babası kâfir bile olsa, onlara karşı insanî vazifesini yapmalı ve hürmette kusur etmemelidir. İslam alimleri, kâfir bile olsa anne ve babaya nafaka vermenin vacip olduğunu söylemişlerdir. Bir ayette mealen şöyle buyrulur “Sizinle din hususunda muharebe etmemiş, sizi yurtlarınızdan da çıkarmamış olanlara iyilikle, adaletle muamele etmenizden Allah sizi men etmez. Çünkü Allah, adalet yapanları sever.”11 Esma Binti anlatıyor “Henüz müşrik olan annem yanıma geldi. Hz. Peygamber’e “Annem yanıma geldi, benimle görüşüp konuşmak arzu ediyor, anneme iyi davranayım mı?” diye sordum. “Evet, ona gereken hürmeti göster.” diye buyurdular. Buna göre Müslüman olan bir anne baba ne kadar günahkar olursa olsun onlara saygı ve hürmette kusur etmemek, maddî ve manevî ihtiyaçlarını temin etmek lazımdır. İtaat etmek ayrıdır, isyan etmemek ayrıdır. Allah-u Teâlaya isyan olmadıkça anne-babaya mutlak itaat emredilmiştir. Allah’ın emirlerine aykırı olan isteklerine ise uyulmaz. Ama isyan da edilmez. Bu istekleri yerine getirilmez ve sessiz kalınır ve hürmet göstermeğe devam edilir. Kalpleri çeviren Allah’tır. Ona iltica etmek gerekir. Çocukların anne babalarına gösterdikleri bu sevgi, saygı ve hürmet onların kalplerinin yumuşamasına yol açabilirler. Hedef ve gaye onları kazanmak olmalıdır. Dinimiz teyze ve dayıyı anne yerinde, hala ve amcayı da baba yerinde kabul etmiştir. Bu sebeple onlara hürmet ve saygı anne babaya yapılmış gibi kabul edilmiştir. Burada anneye yapılan hizmetin mükafatını ortaya koyan şu ibretli kıssayı dikkatinize sunmak istiyorum Hz. Musa bir gün, Allah’a şöyle niyazda bulunmuş “Allah’ım, cennette sonsuza kadar benim komşum olacak kimseyi çok merak ediyorum. Bana onun kim olduğunu bildirir misin?” Cenab-ı Hak, Hz. Musa’ya “Sana cennette komşun olacak kişi falanca kasaptır.” diye buyurmuş. Hz. Musa bu duruma çok şaşırmış. Çünkü o, komşusunun başka bir peygamber veya ermiş bir zat olabileceğini düşünüyordu. “Acaba bu kişi, yapmış olduğu hangi amelinden dolayı, bir peygambere komşu olmaya layık olmuş?” diyerek, onu görmek üzere sorarak dükkanına gelmiş. Dükkanda orta yaşlı ve orta boylu bir adam varmış. Müşterileriyle sohbet eden kasap, Hz. Musa içeri girince, “hoş geldiniz” demiş. Adamın tatlı dilli ve güler yüzlü oluşu nedeniyle Hz. Musa kendi kendine “Acaba güler yüzlü ve tatlı dilli oluşu sebebiyle mi bana komşu olmayı hak etti.” diye düşünmüş. Kasap eti tartarken hak geçmesin diye o kadar titiz davranıyormuş ki, Hz. Musa bu defa “Demek ki, ölçüde çok adaletli olduğu için bunu hak etti.” diye düşünmüş. Hz. Musa’nın yabancı olduğunu öğrenen kasap, onu misafir etmek istediğini söylemiş. O da adamın teklifini kabul etmiş. Akşam kasabın evine gelince, kasap misafiri için çok güzel bir sofra hazırlamış ve onu çok iyi bir şekilde ağırlamış. Hz. Musa bu kez “Demek ki, cömertliğinden dolayı bana komşu olmayı hak etti.” diye içinden geçirmiş. Kasap “Benim yapmam gereken bir işim var, birazdan dönerim.” diyerek, misafirinden müsaade alarak dışarı çıkar. Adam biraz sonra döndüğünde Hz. Musa onun nereye ve ne için gittiğini sorar O da “Benim çok yaşlı bir annem var. Babamın ölümünden sonra felç geçirdi. Ben, evleneceğim kimse belki onunla yeterince ilgilenemez düşüncesiyle evlenmedim. İşten döndüğümde onun zaruri ihtiyaçlarını temin ediyorum. Annem çok sakin bir kadındır, fazla konuşmaz. Bir duası vardır sürekli olarak onu mırıldanır.” Hz. Musa “Annen nasıl dua eder?” diye sorar. Misafirinin Hz. Musa olduğunu bilmeyen kasap gülümseyerek şöyle der “Gerçi, pek olacak şey değil amma, annem daima bana şöyle dua eder Evladım ben senden razıyım. İnşallah, cennette Hz. Musa’ya komşu olursun.’ Ben kim, büyük bir peygambere komşu olmak kim?” Bu manzara karşısında çok duygulanan Hz. Musa “İnşallah Allah, annenin duasını kabul edecektir.” der ve oradan ayrılır. Eğer kişinin ana babası vefat etmiş ise, onları daima hayırla yad etmeli, makul olan vasiyetlerini yerine getirmeli, dostlarıyla ilişkisini devam ettirmeli, sadaka vermeli, namazlardan sonra dua edip, sevaplarını onların ruhlarına bağışlamalıdır. Bir mümin duada yalnız kendi nefsi için değil, ana babası ve diğer bütün müminler için mağfiret dilemelidir. Nitekim bir ayette mealen şöyle buyrulur “Ey Rabbimiz! Hesap görülecek günde, beni, ana-babamı ve inananları bağışla.”12 Peygamber Efendimiz de şöyle buyurmaktadır “Ana-babasına asi olan, vefatlarından sonra, onlar için dua etse, Allahü Teâlâ, onu, ana-babasına itaat edenlerden yazar.” İbni Ebiddünya “Bir kimse, anasına, babasına, büyü annesine ve büyük babasına dua etmeyi terk edecek olursa, o kimsenin rızkı kesilir.” Ayrıca bir evlat, sevabı onlara bağışlamak üzere oruç tutmalı ve hacca gitmelidir. Âlimlerin kısm-ı ekserisi ana-baba için hac caizdir demişlerdir. Nitekim bir hadis-i şerifte şöyle buyrulur “Ölmüş ana-babası adına hac edene, hem kendi hem de ana-babası için hac yapmış sevabı verilir. Ana-babasının ruhuna müjde verilir.” Dare Kutni Ana-babanın kabirlerini ziyaret edip Kur’an-ı Kerim okumalı. Bir hadis-i şerifte şöyle buyrulur “Ana-babasının veya birinin kabrini ihlasla ve mağfiret umarak ziyaret eden, kabul olmuş bir hac sevabı alır ve bunu âdet edinenin kabrini de melekler ziyaret eder.” Hakim Onların kabirlerini Cuma günleri ziyaret etmeli. Peygamber Efendimiz “Ana-babanın kabrini, Cuma günleri ziyaret edenin günahları affolur, haklarını ödemiş olur.”Tirmizi buyurarak bu hakikatı ifade etmiştir. Eğer bir kişinin ana veya babası kendisinden razı olmadan vefat etmiş, hakkını helal etmemiş ve hatta beddua etmiş ise, bundan dolayı tevbe istiğfar edip, onlar için hayırlı işler yapmalı, yaptığı hayır ve hasenatın sevabını onlara bağışlamalıdır. Bu hal onların ruhlarını memnun eder ve inşallah günahlarının affına vesile olur. Anne Babanın Evladına Karşı Vazifeleri Evladın anne babaya karşı vazifeleri olduğu gibi, anne babanın da çocuklarına karşı birçok vazifeleri vardır. Bunları şöyle özetleyebiliriz. 1. Ana-baba çocuklarına Ahmed, Mehmed, Mahmûd, Ayşe, Fatma ve Zeynep gibi güzel isimler koymalıdır. Allahü Teâlâ, “Habibiminisminde olan Müslüman’a azâb etmeye haya ederim.” buyurdu. Peygamber Efendimiz de “Üç oğlu olup da birine benim adımı vermeyen, cahillik etmiş olur.” diye buyurmuşlardır. Taberânî 2. Çocuklarına Kur’ân-ı Kerîm okumasını öğretmeli ve onun emir ve yasaklarını anlatmalıdır. 3. Çocuklarını helâl rızık ile beslemelidirler. 4. Çocuklarını yedi yaşından itibâren namaz kılmaya alıştırmalıdır. 5. Her Müslüman’a farz olan ilmi, çocuklarına öğretmelidirler. 6. Çocuklarına iyilik ve ihsanda bulunmalıdırlar. Nitekim Peygamber Efendimiz bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyururlar “Evlâdınıza ikram edin, ana-babanın sizde hakkı olduğu gibi, evlâdınızın da sizde hakkı vardır.” Ve “Hediye verirken çocuklarınızın arasında eşitliğe riâyet edin.” Taberânî 7. Ana baba çocuklarını Kur’an ve İslâm ahlakı ile terbiye etmelidirler. Zira, Peygamber Efendimiz “Çocuğu güzel terbiye etmek, evlâdın baba üzerindeki haklarındandır.” buyurarak bu hakikatı ifade etmişlerdir. “Hepiniz, bir sürünün çobanı gibisiniz. Çoban sürüsünü koruduğu gibi, siz de evinizde ve emriniz altında olanları Cehennemden korumalısınız! Onlara Müslümanlığı öğretmelisiniz! Öğretmezseniz, mes’ûl olursunuz.” Müslim Allah’ın hukukunu ve kul hakkını, helal ve haramı öğretmek de anne-babanın vazifelerindendir. Bu bakımdan ana babanın evladına karşı en birinci vazifesi imana ve ibadete ait hakikatleri onun ruh ve kalbinin en derin köşelerine kadar nakşetmektir. Tâ ki, insî ve cinnî şeytanların eli oralara kadar uzanıp evladın iman ve itikadını ifsat etmesin. Bunun için iman ve ibadete ait eserleri okumalarını çocuklara tavsiye ve telkin etmek gerekir. Tâ ki, ilimde, irfanda ve fazilette daima yükselsinler. Hatta bu tehlikeli asırda bu iman ve ubudiyete ait hakikatleri yaşayıp, yaşatmak vücub derecesinde zaruridir. Sonra çocuğa kahramanlık ve cesaretin önemini ve bir fazilet olduğunu anlatmak lazımdır ki, karşısına çıkan engelleri, zorlukları cesaret ve metanetle aşabilsin. Böyle maneviyatı sağlam, faziletli gençlerden teşekkül eden milletler elbette her zaman payidar olur ve yaşarlar. İnsanların yegâne kurtarıcısı, içtimai nizamın temeli, saadet-i beşeriyenin muhafızı ve muaşeret-i medeniyetin temeli güzel ahlaktır. Peygamber Efendimiz şöyle buyurur “Hiçbir ana baba evladına güzel ahlaktan daha büyük bir miras bırakamaz.” Güzel ahlâk, başlı başına bir ilimdir ki; tahsili çocukluk ve gençlik çağında başlar. Bu zamanda bir taraftan onun maddî vücudu gelişirken, bir yandan da fikir ve karakteri inkişaf eder. İnsan, ilim ve irfan ile ne kadar yükselirse yükselsin, güzel ahlâktan mahrum ise, bir gün hüsrana uğrama tehlikesiyle karşı karşıya kalabilir. İnsan, ancak güzel ahlâk ile kemal bulur, onun ile sevilir ve itibar görür. Bu bakımdan anne babanın evladına karşı olan vazifelerini hakkıyla yerine getirmeleri için güzel ahlâkı bütün şubeleriyle yaşamaları ve bu noktada çocuklarına örnek olmaları icabeder. Evlatlarına evvela güzel isim vermek, güzel terbiyeyle büyütmek, başta Allah korkusu, istikamet, iffet, takva, tevazu, hilm ve şecaat gibi güzel ahlakın önemini anlatmak gerekir. Malumdur ki, her insanın yaratılışında iyiye ve kötüye, hidayet ve dalalete kabiliyet mevcuttur. Şayet o ruh, dini terbiye ve güzel ahlâkla ıslah edilmezse sefahet, işret, fısk ve fücur gibi bayağı hislerin ve şehvanî arzuların tesiriyle hayvandan aşağı bir derekeye düşer. Dünyada rezil, rüsvay olduğu gibi ahirette azab-ı İlahiye maruz kalır. Ana ve baba çocuklarına karşı yapılması gereken vazifeleri ihmal ederlerse, şefkat ve muhabbetle büyüttükleri evlatlarının hem dünyasını hem de ahiretlerini yıkmış olurlar. Bediüzzaman Hazretleri kendi hayatını örnek vererek çocuk terbiyesinde annenin önemini şöyle ifade eder “Ben bu seksen sene ömrümde, seksen bin zâtlardan ders aldığım halde, kasem ediyorum ki; en esaslı ve sarsılmaz ve her vakit bana dersini tazeler gibi merhum vâlidemden aldığım telkinat ve manevî derslerdir ki; o dersler fıtratımda, âdeta maddî vücudumda çekirdekler hükmünde yerleşmiş. Sair derslerimin o çekirdekler üzerine bina edildiğini, aynen görüyorum. Demek bir yaşımdaki fıtratıma ve ruhuma, merhum vâlidemin ders ve telkinatını, şimdi bu seksen yaşımdaki gördüğüm büyük hakikatler içinde birer çekirdek-i esasiye müşahede ediyorum.” 13 Dipnotlar 1 İsra Suresi, 17/23. 2 En’âma Suresi, 6/151. 3 Bakara Suresi, 2/215. 4 Mektubat. 5 Mektubat. 6 Lokman Suresi, 31/14-15. 7 Ahkaf Suresi, 46/15. 8 Lem’alar. 9 Tebarânî. 10 Ankebut Suresi, 29/8. 11 Mümtehine Suresi, 60/8. 12 İbrâhim Sûresi, 14/41. 13 Lem’alar. Bu konuda oldukça site de soru görmüştüm. Umarım tercüme etmiş olduğum bu fetva birçok kimseye faydası olur... ANNE VE BABAYA HER KONUDA İTAAT ETMEK GEREKİR Mİ? DİNİMİZ EVLENME KONUSUNDA BEKÂR KADININ HER ZAMAN DUL KADINDAN ÖNCE Mİ TUTUYOR? SORU Boşanmış bir kadınla evlenmek istiyorum, kadının bir erkek çocuğu var. Ancak Annem buna muvafakat etmiyor. Sebebi ise kadın boşanmış ve bir çocuğu var. Kadın komşular ve çevre tarafından çok iyi bir kimse, dindar olarak biliniyor, kötü bir şeyi duyulmamış. Ben bu kadınla evlenmekle; bekâr olduğum için zinaya ve harama düşmekten korumuş olacağım. Benim sormak istediğim böyle bir durumda anneme karşı ne yapmam gerekir? Şeriat her halükarda bekâr ile evlenmeyi dul ile evlenmenin önüne mi alıyor? Birincisi Anne ve Babaya itaat, onları sevindirme en yüce itaatlerden biri olup, alemlerin Rabbi olan Allah tealaya yaklaşmasına en büyük vesilelerindendir… Anne ve Babaya itaatin hükmü durum ve şartlara göre değişir. Bazı hallerde vacip iken bazı hallerde ise mendup olabilir. Anne ve Babaya itaat dediğimiz gibi durum ve şartla göre farklılık arz eder. Şeyhul İslam İbni Teymiye şöyle demiştir Anne ve Baba fasıkda olsa günah olmayan konularda kişinin itaat etmesi gerekir. Bu görüş İmam Ahmed’in sözlerinin zahirinden anlaşılan görüştür. Bu vacip olan itaat; faydası olan, zararı olmayan durumlar içindir. Bir mesele de itaat zorda olsa, kişiye zararı olmayan bir durumda Anne ve babaya itaat etmesi gerekir. Bunun dışında ki hususlarda itaat etmesine gerek yoktur… İkincisi Bir Kimse; Belli Bir Kadınla Evlenmesine Karşı Çıkan Anne Ve Babasına İtaat Etmelimidir? Cevap Kişinin evlenmek için seçmiş olduğu kadını; Anne ve Babanın evlenmeye muvafakat etmemeleri, şer-i sebeplerden ötürü ise örneğin kadının dini konularda kötü bir izlenimi varsa, insanlar bu kadının dini konularda eksik, gevşek vs şekilde biliyorsa böyle bir durumda evladın anne ve babaya itaat etmesi gerekir. Çünkü böyle bir durumda anne ve baba evlatlarının yanlış üzerine gitmelerine, evlatlarının bir kötülüğün gelmesine izin vermeleri düşünülmez. Bu kadının, dinin eksikliği evlatlarına zarar verebilir hatta etrafa zarar verebilir. Ancak anne ve babanın evlatlarının belli bir kadınla evlenmeye muvafakat etmemeleri; şahsi sebeplerden, dünyevi sebeplerden ise örneğin kadın güzel değilse yahut aşireti ya da ailesi güzel kimseler değilse-Allah en doğrusunu bilir- böyle bir durumda evladın anne ve babasına itaat etmesi gerekmez. Eş seçimi; evladın kendi hakkıdır, anne ve babanın hakkı değildir. Suud daimi Fetva Komisyonu şöyle demiştir Anne ve babaya itaat normal işlerde veya mubah olan işlerde itaat etmenin hükmü; maslahat ve mefsedet takdirine göre değişir. Zarar ve fayda oranına göre değişir. Bu tür durumlarda örneğin Anne ve baba evlatlarına bir şey emretseler, bu işin yapılmamasında maslahat ve fayda varsa evladın anne ve babasının istediklerini yapmamasında bir sakınca yoktur. Elbette bu durumda bile evlat anne ve abasına iyilikle muamele eder, güzel bir yola isteklerini yerine getirmediğini kendilerine izah eder. Bu konuda delil ise şu hadisin genel ifadeleridir “Sizler dünya işlerinizi daha iyi bilirsiniz…” dolayısıyla zarar ve mefsedetin olduğu bir durumda evladın anne ve babasına itaat etmemesi Anne ve baba haklarının yerine getirilmemesi anlamına gelmez… Şayet anne ve babanın evlattan istemiş olduğu, emretmiş olduğu şey; evlat için hayırlı, faydalı ise evladın anne ve babaya itaat etmesi hayr, bereket ve büyük bir ihsandır. Komisyon fetvaları, 25/133 İbni Useymin’e şöyle sorulmuştur ben Müslüman bir gencim, amcamın kızı var. Dedem benim bu kızla evlenmemi istiyor, kız dinine bağlı olduğu için bende evlenmek istiyorum ancak anne ve babam bu kızla evlenmem konusunda biraz çekimserler, evlenmemi istemiyorlar. Ben ahlak ve din bakımından bu kız gibisini bir daha bulamayacağımı biliyorum. Bu kızla evleneyim mi? Cevap benim görüşüm bu kızla evlenmendir. Kızın dini ve ahlakı güzel olduğu müddetçe, bu yönlerini beğendiysen evlen. Anne ve babanı da bu konuda ikna edebilirsen güzel olur. Şayet annen ve baban bu kız ile evlenmeni istemeseler dahi sen bu kız ile evlen. Annen ve babanın karşı çıkmalarına aldırış etme! Ancak annen ve baban senin bu kız ile evlenmemen konusunda şer-i bir engel zikrederlerse başka. Zira bu tür durumlar kişilerle alakalı olduğu için, kişilerin durumlarına göre hükümler değişebilir. Nurun Ala Ed-Derb, S. 3 Böyle bir durumda âlimlerden bazıları anne ve babaya itaat etmenin gerekliliğinden bahsetmiştir. Ancak evlat, kıza gönlü kalmışsa yahut evladın zinaya düşme yahut kendine zarar vermesi gibi bir durum söz konusu ise durum değişir. İmam Ahmed şöyle demiştir Anne ve baba evlatlarının evlenmesini istemiyor, evlatta zinaya düşmekten, kendine zarar vermesinden korkulursa böyle bir durumda anne ve babaya dönülmez. Adamın birisi imama benim bir cariyem var. Annem bu cariyemi satmamı istiyor, deyince -Sen sattığında zinaya düşmekten mi korkuyorsun? - Evet… -O halde satma! - Annem bu cariyeyi satmazsan senden razı olmam diyor. -Sen zinaya düşmekten korkuyorsan cariyeni satma. Bu konuda annene itaat etmene gerek yoktur. El-Adab, 1/448 Şeyhul İslam İbni Teymiyye şöyle demiştir Bu adam şayet cariyesini satarsa zinaya düşmekten korkuyor, o halde bu kimsenin cariyesini satmaması gerekir. Cariyeyi satması bu kişiye zarar verir… Şeyhin sözlerinden anlaşılanlar şunlardır Bu kişi zinaya düşmekten korkmazsa, böyle bir sorunu olmazsa annesine itaat eder ve cariyeyi satar. Zira böyle bir durumda yapması gereken şey; kendisine zarar vermez. Ne dini ve ne de dünyevi bir zarar gelmiş olur. El-Adab, 1/448 Üçüncüsü Şüphesiz bir kimse bekâr kızlarla evlenmeyi ister. Bu evlenmeyi isteyenlerin arzusudur. Dul bir kadın yerine bekâr bir kızla evlenmeyi istemeyi ister, bu sebeplerini de evlenmek isteyenler bilir. Cabir b. Abdullah'ın şöyle dediğini rivayet ederler Dedi ki "Rasulullah zamanında bir kadınla evlendim. Rasulullah buyurdu ki"Ya Cabir evlendin mi?" Dedim ki "Evet." Buyurdu ki "Bekâr mı, dul mu?" Dedim ki "Dul." Buyurdu ki"Oynaşacağın bekâr olmaz mıydı?" Dedim ki "Benim kız kardeşlerim var. Onlarla benim arama girmesinden korktum." Buyurdu ki "Kadın, ya dini veya güzelliği için nikâhlanır. Sen dindar olanı seç. Böyle yapmazsan iki elin fakirleşir." Buhari, 5247. Müslim, 715 Bu hadis göstermektedir ki kişiler bekâr kızlarla evlenmek ister, duldan önce bekârları tercih eder. Ayrıca hadis bazen bir dul kadının diğer kadınlardan daha efdal olduğunu gösterir. Bazı durumlarda dul kadın, bekâr kadınlardan daha önce tercih edilir. Bu durumları şöyle zikrediliriz -Cabir’in zikretmiş olduğu sebep gibi bir baba vefat etmiş, geride kız çocukları bırakmış, bu kızlara bakılması ve ilgilenilmesi gerekiyor olabilir. Böyle bir durumda elbette dul bir kadının tercih edilmesi peygamber efendimizin sözlerinde de görüldüğü gibi buna muvafakat etmiştir. -Dul bir kadının nikâh masrafları ve mehri daha az ise, dul kadın fakir ve geliri az olan erkek ile evlenmeyi ve yaşamayı kabul etmişse, bu kişinin bekârla evlenmeye gücü yetmiyorsa yahut evlenince geçimini sağlayamamaktan çekiniyor ise böyle bir durumda da kişi dul ile evlenmeyi tercih edebilir. -Bir kimse güzelliğinden yahut dininden dolayı yahut dul kadına gönlü bağlanacağı herhangi bir sebepten dolayı bekâr yerine dul kadınla evlenmeyi tercih edebilir. Bu tür durumlar meşhurdur ve bilinen durumlardır... Cabir hadisi hakkında İbnü-l Iraki şöyle demiştir “Onlara bakacak ve saçlarını tarayacak bîr kadın... Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem 'in “isabet etmişsin!” buyurdu. Nitekim bu şeklinde de rivayet edilmiştir; Hadis, Cabir’in faziletini gösteren bir hadistir. Kendi nefsinin ve isteklerinin yerine kız kardeşlerinin durumunu düşünerek hareket etmiştir. İki maslahattan hangisi daha önemliyse onun öne geçirilmesi gerekir. Bunun için rasulullah Cabir’e dua etmiştir. Azim Abadi şöyle demiştir hadis Cabir hadisinde de görüldüğü gibi şayet bir kimsenin dul kadın ile evlenmesinde maslahat var ise, dul kadın ile evlenmesi müstehaptır… Soru soran kimsenin durumuna gelince Sen durumuna bakmalısın, maslahat ve menfaat nerde. Bu kadına gönlün bağlanmamış, diğer başka kadınlar senin iffetinin koruyacaksa ve annenin razı edecekse bunu öne geçirmelisin. Böylelikle muteber, şer-i şeyleri de göz önünde bulundurmuş olursun. Şayet gönlün bu kadına kapılmışsa yahut bu kadınla evlenmediğinde fitneye düşmekten korkuyorsa yahut fakir ve bekâr bir kıza bakacak durumun yok ise, bu dul kadınla da evlenmenin maliyeti daha az olacak ise bu kadınla evlen, bu şekilde iffetini muhafaza et. Annenin istediğinin tersine hareket etmende de bir sakınca olmaz. Ancak bununla beraber anneni razı etmek için gücün yetiğince gayret göster, annenin bu kadını ve bu kadınında anneni sevmesi için elinden geldiğince çalış.

evladin anneye itaat etmesi icin dua